ASİSTANLAR 2 Hastaliklar
1.Coğrafya sebepli hastalıklar
2. Cinsiyete göre yaşanabilecek hastaliklar
3. cinsiyete göre yaşanabilecek hastalıklar (dosya gelecek)
4. Beslenme Kaynaklı Hastalıklar
5. İkamete Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
6. Mesleklere Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
7. Mizaçlar ve hastalıklar
8. Mevsimlere Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
8. Mevsimlere Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
İnsan yaratıkların en mutedil mizaca sahip
olanıdır. Bu sebepten dolayı hem etkileyen hem de etkilenen bir yapıya
sahiptir.
İnsanın mizacına etki eden dış etkenlerden
biriside mevsimlerdir. Mevsimlerin de
kendine has mizaçları vardır.
Bu kısmı incelemeden önce özellikle yurdumuzda
her mevsimin bölgesel olarak farklılık gösterdiğini gözden kaçırmamamız
gerekir. Bu kısmı coğrafyaya göre hastalıklar bahsinde daha geniş ele alacağız.
Mevsimlerin genel mizacı:
İlkbahar: Sıcak ıslak mizaca sahip olup dış
dünyada bitkilerin çimlenmesi, hayvanların yavrulaması, havanın, suyun ve
toprağın cemreler düşerek ısınmaya başlamasına sebep olan mevsimdir.
İlkbahar mevsimi insan yaş durumunda bebeklik
ve çocukluk kısmına eş değerdir.
İlkbahar mevsimi günün sabah olarak bilinen
zaman dilimine değerdedir.
İlkbahar mevsimi geleneksel tıp kurallarında
münziç (pişiren) mevsim olarak da kabul edilir.
Münziç nedir?
Münziç pişiren, tortuları harekete geçiren
anlamlarını taşır. Geleneksel tıp literatüründe bu sınıfta ayrıca ilaçlar
vardır.
Bu ilaçlar sovda hıltının çökeldiği yerlerden
pişerek çözülmesini sağlar.
İlkbahar mevsimi sıcak ıslak bir yapıya ve
münziç etkiye sahip olması sebebiyle öncelikle yine sıcak ıslak mizaca sahip
olan demevilerde kan basıncının artmasına bağlı olan hastalıklara sebebiyet
verir.
Bu hastalıklar demevilerde sırasıyla düzensiz
tansiyona bağlı olarak baş ağrıları, ağızda beliren aftlar, kalp çarpıntıları
asabiyetin artması, kalp krizi ve beyin kanamasını tetikleyen durumlara yol
açar.
İlkbahar mevsimi kendi içinde sıcak, soğuk
ıslak ve kuru dönemsel geçişlere sahiptir. Soğuk ve ıslak ilkbahar mevsimi kışa
benzer bir yapıya sahiptir. Kış hastalıkları bu mevsimde de halen seyrine devam
eder.
Soğuk ve ıslak seyreden ilkbahar mevsimleri (ilkbaharin baslari) demevi mizaçlılarda soğumaya sebebiyet verip solunum organları ve eklemlerde
sıkıntılar yaşatıp, en çabuk değişkenlik gösteren demevi mizaçlılarda balgami
hastalık belirtilerine yol açar.
Aynı mevsim durumu zaten soğuk ıslak bir yapıya
sahip olan Balgamilerde atlatamadıkları kış etkisinin uzamasına ve kendi mizaç
durumuna potansiyel olan hastalıkların kronikleşmesine kadar süren şikâyet
durumuna yol açar. Bu gibi anormal soğuk ve ıslak seyreden ilkbahar mevsimleri
Balgamilerde hılt yanmasına varan durumlara yol açar.
Hılt yanması nedir?
İnsan mizacını oluşturan kan, balgam, safra,
sovda hıltlarının belirli bir seyir üzerinde artmasına galebe, azalmasına ise
fasid adı verilir. Hılt yanması ise aynı hılt durumunun ya aniden yükselmesi
veya dış etkiler sebebiyle yapısının bozulması veya yine aşırı soğuk ve sıcağa
maruz kalarak hıltın akışkanlığının kaybolma durumuna verilen isimdir.
Her hılt yanar ve bu yanma durumu hangi hılt
sebebiyle olsun yine sovda olarak kabul edilir.
Vaktinden önce ısınan ilkbahar mevsimi hem
kendi seyri içinde yaz mevsimine benzer hastalıkların tetiklenmesine sebep olur
hem de ardından gelen yaz mevsiminin mevsim normallerinin çok üstünde sıcak ve
kurak geçmesi ihtimalini hazırlar.
Sıcak ve kurak seyreden ilkbahar mevsimi
öncelikle safra mizaca sahip olan insanları ardından demevi mizaca sahip olan
kişileri etkiler.
Bu mevsim durumu Safravilerde cilt kuruluğunun
artmasına, zaten aşırı sıcak olan karaciğerlerinin de rahatsızlanmasına sebep
olur.
Safraviler sıcak ve kuru ilkbahar mevsimlerinde
sarılık, sedef, egzama, odaklanma problemlerinin artması gibi rahatsızlıklara
yakalanabilirler.
Sıcak ve kuru ilkbahar mevsimi demevilerde de
safra artışına sebep olur.
İlkbaharın münziç etkisi Sovdavilerde sonbahar
ve kış boyunca tortulaşan sovda hıltının havalanması sebebiyle melankolik ve
depresif durumlara sebep olabilir.
Unutmadan bu ilmin en eski yazılı kayıtlarında
sovda hıltının Latince karşılığı melankolique olarak geçer.
İlkbahar mevsiminde ayrıca çocuklarla alakalı
çeşitli ishal ve kurdeşen durumları da görülebilir.
Yaz: Sıcak ve kuru mizaca sahip yaz mevsimi
güneşin en çok göründüğü, gecenin en az sürede bulunduğu, meyvelerin
olgunlaştığı ve kurutulduğu mevsimdir.
Yaz mevsimi günün öğlen olarak bilinen zaman
dilimine değerdedir.
Yaz mevsimi insan yaş durumunda delikanlılık
kısmına eş değerdir.
Bu bölümün başında ülkemizde her mevsimin
coğrafi olarak aynı seyir içinde geçmediğini bir kez daha belirtelim.
Normal seyrinde geçen yaz mevsimi safravi
mizaçlı kişilerde hastalık durumunu tetikler. Yaz mevsimi sıcaklığı sebebiyle
iç enerjinin dışa aksetmesine yol açar. Bu durum safarilerdeki iç sıcaklığın
tahammül derecesini aşırı zorlar.
Sıcaklığa tahammül gösteremeyen Safraviler
geleneksel tıp eserlerinde araz-ı nefsani olarak adlandırılan psikolojik durum
yapı bozulmalarında bu mevsimde ayrıca tahammülsüz ve saldırgan olurlar. Bu
durum özellikle yurdumuzun Akdeniz ve doğu bölgelerinde bireysel ve toplumsal
infialleri tetikler.
Sıcak ve kuru yapıya sahip yaz mevsimi kurak
olarak seyrine devam ederse Safravilerde, yağışlı olarak seyir gösterdiğinde
ise demevilerde hastalıkları tetikler.
Kurak yaz mevsimi mizacında sıcaklık olan
safravi ve demevilerde cilt kurumaları, asabiyet artışı ve yine sıcak organ
gurubunda sınıflandırılan karaciğer hastalıklarını tetikler.
Yağışlı geçen yaz mevsimi ise safravileri itidale
getirirken demevilerde mevsimsel olarak devam eden aşırı sıcaklık ve nem
sebebiyle sırasıyla kan basıncına bağlı hastalıkları, çeşitli sıcak apseler ve
çıbanları, ayrıca mayasıl ve egzama oluşumlarını da tetikler.
Yaz mevsiminin mevsim normallerinin altında
seyretmesi durumunda mizacın da soğukluk olan balgami ve sovdaviler nispeten
hastalanırlar.
Yaz mevsiminde gençlerde asli mizaç durumları
üzerinden çeşitli hastalık durumlarının ortaya çıktığı mevsimdir.
Yağışlı geçen yaz mevsimi demevi gençlerde mide
ve bağırsak problemlerine, kurak geçen yaz mevsimi safravi gençlerde karaciğer
hastalıkları ve hırçınlıklara ayrıç dikkat dağınıklıklarına, serin geçen yaz
mevsimi ise balgami ve sovdavi gençlerde melankolik durumlara ve kabızlıklara
sebep olabilir.
Sonbahar:
Soğu kuru yapıya sahip olan sonbahar mevsimi tabiatın çürümeye başladığı
yaşlılığı hatırlatan mevsimdir. Bu mevsim doğanın bir sonraki baharda tekrar
dirilmek üzere ölmek üzere olduğunu anımsatır.
Sonbahar mevsimi günün ikindi olarak bilinen
zaman dilimine değerdedir.
Mevsimin yeryüzündeki cemadat hariç ne varsa
tükettiği gibi, sonbahar mevsimi insan bünyesinde hıltlarıda çürütür. Sonbahar
mevsimi genel anlamda hastalık başlangıcı ve durağanlık mevsimidir.
Bu mevsim sıcak mizaçlı olan demevi ve Safravilerde
müspet etki yaparken mizacında soğukluk olan balgami ve Sovdavilerde menfi etki
yapar.
Sonbahar mevsimi birçok yönden iklimsel olarak
ilkbahar mevsimini andırır. Fakat her iki mevsimi birbirinden ayıran en büyük
özellik ilkbahar mevsiminin soğuktan ılıman bir iklime geçiş, sonbahar
mevsiminin ise sıcaklıktan serin bir iklime geçiş olmasıdır.
Bu sebepten dolayı ilkbahar mevsiminde münziç
ve canlandırıcı etki varken sonbahar mevsiminde ise çürütücü ve durağan etki
vardır.
Bu mevsimde özellikle durağan ve ağır (sovda
mutlak ağır – balgam nispi ağır) mizaçlı kişiler zaten durgun bünyeye sahip
olmaları sebebiyle daha çabuk hastalandıkları gibi var olan hastalıkları da
kronikleşir.
Sonbahar mevsiminin sebep olacağı hastalık
çeşitleri normal soğuk kuru seyrinde, ilk olarak sovdavi mizaçlı kişilerde
depresyon ve karamsarlık olarak başlar bunu yalnız kalma ihtiyacı ve münzevilik
takip eder. Bu mevsim Sovdavilerde var olan az iştah durumunu iyice artırarak
beslenme düzenlerini en aza indirir, bu durumu kabızlık problemleri takip eder.
İklimsel soğukluk ve kuruluk hayati kuvvetleri
en aza indirir.
Hayati kuvvet nedir?
Hayati kuvvet yeryüzünü oluşturan nebatat,
hayvanat ve insanatın ortak özelliğidir. Bu kuvvet canlılığın oluşması ve
devamı için farz (olmazsa olmaz) dır. Kendi içinde asli ve yardımcı kuvvetler
olarak iki alt başlıkta tasnif edilip. Bu günkü anlamda varlığını sürdürme,
büyüme, yavrulama gibi alt başlıkları vardır. Bu konu ikinci eğitim kurunda
daha detaylı olarak incelenecektir.
Soğuk mizaçlı olan balgami ve Sovdavilerde
hayati kuvvet sıcak mizaçlı olan demevi ve safravilere nispeten daha az seyir
halindedir.
Bu durum sonbaharda bitkilerde kuruma ve yaprak
dökme, hayvanlarda ise kış uykusuna hazırlık veya daha sıcak beldelere göz
hazırlığı olarak dış dünyada gözlemlenir.
Sonbahar mevsimi sıcak mizaçlı insanlara
sükûnet getirirken soğuk mizaçlı insanlara ise depresiflik ve zaten
mizaçlarında var olan durağanlığın iyice artmasına yol açar.
Sıcak sonbahar: Sonbahar mevsiminin sıcak
seyretmesi demevilerde ve safravilerde beklenen serinliğin gecikmesi sebebiyle
sindirim ve karaciğer problemlerini tetiklerken kuruluğun artması sebebiyle
cilt problemlerinin ortaya çıkmasına yol açar.
Soğuk ve ıslak sonbahar: Sonbahar mevsiminin
beklenenden daha önce soğuk etki göstermesi ve aşırı yağışlı olması neredeyse
safraviler hariç diğer üç mizaca etki eder. Bu durum demevilerde balgam
hıltının artmasına, Sovdavilerde soğumanın artmasına sebep olurken Balgamilerde
kendi mizaçlarını ilgilendiren hastalık türlerinin ağırlaşmasına sebep olur.
Soğuk ve ıslak geçen sonbahar mevsimi kışa çok
benzer özelliklere sahiptir. Bu mevsim soğuk ve ıslak olarak kabul edilen
sindirim, eklem, beyin, böbrek hastalıklarını ayrıca kadın hastalıklarını
tetikler.
Soğuk ve ıslak geçen sonbahar mevsimi kist ve
miyom oluşumlarını artırır.
Sonbahar mevsiminin soğuk ve kuru mizaç yapısı
kimi geleneksel tıp eserlerinde orta yaş, kimi geleneksel tıp eserlerinde ise
yaşlılık dönemi ile eşleştirilmiştir.
Sonbahar mevsiminde yetişkin ve yaşlılar çocuklar
ve gençlere nispetle daha çabuk ve sık hastalanırlar.
Kış: Soğuk ıslak yapıya sahip kış tabiatın
uykuya daldığı mevsimdir. Kış mevsimi günün gece olarak bilinen zaman dilimine
eş değerdedir.
Kış mevsimi ayrıca geleneksel tıp eserlerinde
kimi zaman orta yaş yani balgamilik, kimi zaman ise yaşlılık yani sovdavilik
olarak sınıflandırılmıştır.
“Biz burada İbni Sina’nın El Kanun Fit Tıp adlı
eserinde izah edildiği gibi orta yaş durumunu balgamilik, yaşlılık durumunu ise
sovdavilik olarak kabul etmekteyiz.”
Kış mevsimi tabiatın donduğu, neredeyse sıfır
hareket seviyesine indiği iklim durumudur. Soğuk iklim insanda hayati enerjinin
yani kuvvetlerin içe çekildiği mevsimdir. Aslında kış mevsimi atalet ve
tembellik mevsimidir.
Kış mevsimi sıcak mizaçlı demevi ve safravilerde
çok fazla rahatsızlıklara neden olmazken, soğuk mizaçlı balgami ve Sovdavilerde
neredeyse yıkıcı etkilere sebep olur.
Bu mevsim öncelikle soğuk algınlığı olarak
adlandırılan hastalıkların genelini hem tetikler hem de gerekli önlemler
alınmazsa var olan hastalık durumunu kronikleştirir.
Kış mevsimi genel olarak akciğer, eklem,
sindirim sistemi ve kadın hastalıklarının ya başlamasına veya artmasına sebep
olur.
Kış mevsimi kendi içinde ıslak ve kuru olarak
iki ayrı seyir yapısına sahiptir. Islak olarak geçen kış mevsimi balgami
kökenli hastalıkları tetikleyip artmasına sebep olurken kuru olarak geçen kış
mevsimi ise sovdavi hastalıkları tetikleyip artmasına sebep olur.
Kış mevsimi burun, kulak, rahim, geniz ve boğaz
akıntılarını tetikleyip nezle problemlerini de başlatır.
İlm-i nezle: İlm-i nezle nazil olmak inmek
kelime kökünden türeyen kelime anlamına sahip olan ve genellikle baş, ciğer,
mide, rahim gibi tekil veya karmaşık olarak soğuk ve ıslak organların dışarıdan
soğuk ve ıslaklığa maruz kalması sebebiyle ortaya çıkan hastalıkları
sınıflandıran geleneksel tıp terimidir.
.....
7. Mizaçlar ve hastalıklar
Geleneksel tıp ilminde sağlığın genel kaidesi
mizaçta mutedil sıcaklık ve ıslaklık durumunun muhafazası ile olur.
Peki, mutedil sıcaklık ve ıslaklık ne demektir?
Kişinin yaşadığı beldeye, iş durumuna, maruz
kaldığı mevsim ve iklim durumuna göre bedeninin ve ruhunun hazırlıklı
olmasıdır.
Bu kısım aynı zamanda geleneksel tıp ilminde
sağlığın korunması (hıfzıssıhha) olarak da geçer.
Aynı şekilde hastalık ise yaşanılan belde,
maruz kalınan iklim ve mevsim, mesleki durum da dâhil olmak üzeredir.
1 Mizaç durumunun bozulması yani sıcaklık ve
soğukluk, ıslaklık ve kuruluk dengesinin bozulması.
2 Vücutta deveran eden sürekliliğin (işleyişin)
bozulması.
Bu bahis sadece mizaç bozulması ile alakalı
hastalık sebepleri ile ilgilidir.
Geleneksel tıp eserlerinde hastalıklar bir veya
birden fazla hıltın galebe (haddinden fazla) olma durumunda ortaya çıkar.
Mizaçta sıcaklığın artması (galebe): Mizaçta
sıcaklığın artması ilk olarak bedendeki sıcak organlarda rahatsızlığa sebep
olur. Bu rahatsızlık durumu ise en sıcak organlardan sayılan karaciğerde
başlar. Kişisel mizacın haddinden fazla ısınması aynı zamanda yönetici organ
olan ve nüzüc de yani sindirimde çok önemli rol oynayan karaciğerin işleyişini
ağır bir şekilde etkiler.
Karaciğer alınan gıdaların hılt haline
dönüştüğü bir nevi reaktördür. Mizacı zaten sıcak olan bu organ kendi
sıcaklığının genel mizaç durumunun üzerine çıkmasıyla mutedil bir hılt
oluşumuna hizmet etmesi gerekirken, haddinden fazla sıcaklık sebebiyle işlemesi
gereken hıltı yakar. Yanık hıltlar ise öncelikle cilt rahatsızlıkları, zihinsel
dağınıklık, odaklanma problemlerinde artış hatta karaciğer iflasına kadar yol
açar.
Yukarıda anlatılan sadece genel mizaçta sıcaklık
artması ile alakalı izahattır. Konu ileride daha da detaylı anlatılacaktır.
Mizaçta ısınma ayrıca ciltte kuruluk ve sararma
hareketlerde tutarlık ve tahammülsüzlüğün artması ile belirtiler verir.
Mizaçta soğukluğun artması (galebe): Mizaçta
soğukluğun artması genel anlamda birçok hastalığa sebep olur. Çünkü genel
sağlığın muhafazası için yukarıda da belirttiğimiz gibi mutedil sıcaklık ve
ıslaklık iledir.
Mizaçta soğuma gerek ıslak gerekse kuru olsun
ortak özelliği soğuk olan tüm organlarda hastalık belirtisi gösterir. Fakat bu
belirti ilk olarak ıslak organlarda görülür. Çünkü gerek soğukluğa olsun, gerek
sıcaklığa olsun tesire en açık organlar ıslaklıkta ortak olan organlardır.
Bu sebepten dolayı mizaçta soğuma öncelikle
ıslak olup sırasıyla soğuk ardından sıcak organlarda hastalık olarak sıralanır.
Mizaçta soğukluğun artması, mide de sindirim
bozukluğu, bağırsaklarda gaz ve tembellik sebebiyle kabızlık, eklemlerde ağır
ödem toplanması ve romatizmal hastalık başlangıcı, böbreklerde işlev kaybı,
beyinde düşünce ve idrak yavaşlığı olarak ana başlıklarda incelenir.
Mizaçta ıslaklığın artması (galebe): Mizaçta
haddinden fazla ıslaklığın artması yapısında ıslaklık bulunan organların
deforme olmasına sebebiyet verir. Bu organlar kısaca beyin, göz, kalp, bağırsak
ve mide, genital organlar ve böbrektir. Burada hem sıcak hem de soğuk olarak
müşterek ıslak organları saydık.
Mizaçta kuruluğun artması (galebe): Mizaçta
kuruluk da hastalığa sebep olan sürekliliğin bozulmasında rol oynar. İnsanın
mizacında kuruluk kaçınılmazdır. Bu konu ayrıca ölümün kaçınılmazlığı bahsinde
de geçer.
Doğal olarak yaşlanma durumunda dahi insanda
mizaç kurur, bu da insan bedenindeki sürekliliğin bozulmasına sebep olur.
Demevi hastalıklar: Demevilerde mizaç durumu
sıcak ve ıslak olarak tanımlanır. Ve her hılt galebe olunca hastalığa sebep
verir. Genel manada bu böyle kabul edilir.
InstagramDemevi mizacın baskın olması yani galebe olması durumunda öncelikli belirtiler: Yüzün kızarması, kan basıncının yükselmesi, başın ağırlaşması, uykunun artması, asabiyet durumunun yükselmesi, hacamat bölgelerinin kaşınması, göz aklarının kanlanması olarak fark edilir.
Kan hıltı artınca kişide akne ve sivilce, ağız
içi aft, kurdeşen, başın ön tarafında başlayan ağrılar, asabiyet baş gösterir.
Genel demevi hastalıkları kan basıncının
artması sebebiyle oluşan hastalıklar olup ölüm sebebi ise kalp krizi ve beyin
kanaması gibi durumlara yol açar.
Tedavi tavsiyesi olarak oruç tutmak, duruma
göre soğuk kuru veya soğuk ıslak diyet, damar yarma (fast), hacamat önerilir.
Balgami hastalıklar: Balgamilerde mizaç durumu
soğuk ve ıslak olarak tanımlanır. Ve her hılt galebe olunca hastalığa sebep
verir. Genel manada bu böyle kabul edilir.
Instagram Balgami
mizacın baskın olması yani galebe olması durumunda öncelikli belirtiler: Yüzün
beyazlaşması, kan basıncının düşmesi, başın ağırlaşması, uykunun artması,
asabiyet durumunun azalması ve tembelliğin artması, genel olarak vücutta
soğukluğun ve nemliliğin artması, göz aklarının beyazlaşması olarak fark
edilir.
Balgam hıltı artınca kişide kabızlık, eklem
ağrıları, unutkanlık, başın arka tarafında başlayan ağrılar, enerji düşüşü ve
kilo alma baş gösterir.
Genel balgami hastalıkları kan basıncının azalması sebebiyle oluşan hastalıklar olup organların yeteri kadar beslenememesi sebebiyle oluşan kistler ve miyomlar, iltihabik durumlar, vücutta ödem artışı ve soğukluğun beyinde artması sebebiyle depresif psikolojik rahatsızlıklarıdır..
Tedavi tavsiyesi olarak bedenin hem içten hem de dıştan ısıtılması, duruma göre sıcak kuru veya sıcak ıslak diyet, gerek genel gerekse bölgesel masaj, ödem atıcı bitkisel kürler ve egzersiz önerilir.
Safravi hastalıklar: Safravilerde mizaç durumu sıcak ve kuru olarak tanımlanır. Ve her hılt galebe olunca hastalığa sebep verir. Genel manada bu böyle kabul edilir.
InstagramSafravi mizacın baskın olması yani galebe olması durumunda öncelikli belirtiler: Yüzün sararması, kan basıncının sertleşmesi, başın hafiflemesi ve odaklanma problemlerinin artması, uykunun azalması, asabiyet durumunun yükselmesi, hacamat bölgelerinin kaşınması, göz aklarının sararması, ciltte kaşıntı ve lekelerin artması olarak fark edilir.
Safra hıltı artınca kişide iltihaplı akne ve
sivilce, sedef, başın ön tarafında başlayan ağrılar, asabiyet baş gösterir.
Genel safravi hastalıkları safra hıltının
artması sebebiyle oluşan hastalıklar olup öncelikle karaciğer tahribatı
sebebiyle sarılık, siroz gibi hastalıklar. Zihinsel olarak manik psikolojik
rahatsızlıklar anti sosyal kişilik bozuklukları, bipolar düşünce bozuklukları,
huzursuz bacak sendromları baş gösterir.
Safravilerde cilt hastalıklarının en belirgin
olanları egzama ve türevleridir.
Tedavi tavsiyesi olarak oruç tutmak, duruma
göre soğuk kuru veya soğuk ıslak diyet, damar yarma (fast), hacamat, karaciğer
detoksu önerilir.
Sovdavi hastalıklar: Sovdavilerde mizaç durumu
soğuk ve kuru olarak tanımlanır. Ve her hılt galebe olunca hastalığa sebep
verir. Genel manada bu böyle kabul edilir.
Instagram Sovdavi mizacın baskın olması yani galebe olması durumunda öncelikli belirtiler: Cildin kararması, kan basıncının soğukluk sebebiyle düşmesi ve kuruluk sebebiyle belirsizleşmesi, başın hafiflemesi ve detaycılığın artması, uykunun azalması, asabiyet durumunun düşmesi ve içe kapanıklığın artması, göz aklarının grileşmesi, saç ve tırnakların kalınlaşması, kokulu idrar ve dışkı olarak fark edilir.
Sovda hıltı artınca kişide başın arka tarafında
başlayan ağrılar, takıntılar, inatçılık
ve sabit düşünce baş gösterir.
Genel sovdavi hastalıkları kanda ve bünyede
sovda hıltının yani bugünkü anlamda gerek ağır metaller gerekse toksinlerin
artması sebebiyle oluşan hastalıklar olup geleneksel tıpta sert şişlikler
olarak adlandırılan urların baş göstermesi olarak tanımlanır.
Terlemenin azalması sebebiyle deri altında
sovda (toksin) birikmesi bu konunun başında hastalık sebeplerinden ikincisi
olarak belirttiğimiz sürekliliğin bozulması olarak başlar, daha sonra bu durum
organ dokularına kadar sirayet eder.
Sovda hıltı toprak unsuru ile aynı özelliklere
sahip olup mutlak ağır gurubunda sınıflandırılır. Bu sebeple sovdavi
hastalıklar tedavi süreci en uzun olan hastalıklardır. Ağır depresyon
durumları, obsesif hastalıklar, anksiyete bu guruba girer.
En çok intihar vakaları ve kanser türevleri
sovdavi mizaç durumlarının galebe hallerinde ortaya çıkar.
Tedavi tavsiyesi olarak münziç (çözücü) ilaçlar,
duruma sıcak ve ıslak diyet, damar yarma (fast), baldır hacamatı önerilir.
Sovda hıltı hem kendine has bir yapıya sahiptir
hem de diğer hıltların yanma durumunda ortaya çıkar. Bu sebepten dolayı sovda
hıltı incelenirken geldiği yere de ayrıca dikkate edilir. Bu durumda demevi
sovda, balgami sovda, safravi sovda ve sovdavi sovda olarak da tasnif edilir.
Hıltların fasid durumu sebebiyle ortaya çıkan
hastalıklar: Mizaç tabanlı geleneksel tıp kurallarında gözden kaçan bir durum
da hıltların fasid durumu sebebiyle ortaya çıkan hastalıklardır.
Hıltların fasidlik durumu bir veya birden fazla
hıltın gereken miktardan az ve yetersiz olmasıdır.
Fasid kan: Kan hıltının fasidlik durumunda kişi
safravi veya sovdavi bir dış görünüme sahip olmakla beraber hal durumu balgami
gibidir. Bu durum genellikle uzun süreli açlıklar, aşırı kan kaybı veya
bilinçsizce yapılan perhizler sebebiyle oluşur. Kişide halsizlik, yıpranmış
sinir, kabızlık gibi belirtiler görülür.
Sıcak ıslak ve gıda-i mutlaklar tavsiye edilir.
Fasid balgam: Vücutta aşırı su kaybı balgam
hıltının fasid duruma düşmesine sebebiyet verir. En belirgin özelliği kişi
kilolu olsa dahi cilt kurudur. Bu kişilerden fast veya hacamat esnasında kan
akışı ya çok yoğun veya neredeyse hiç gelmez. Bu durum demevilerde dahi
görülebilir. Kan damarlarda ağırlaşır, demevilerde damar tıkanıklıkları artar,
diğer hıltlar genel bünyede itidal durumunda olsalar dahi balgamın fasidliği
sebebiyle ortaya çıkan hılt durumu sanki galebeymiş gibi belirtiler gösterir.
Fasid safra: Safra hıltı damarlarda kanın
rahatça akışını sağlar, rektumu tetikleyip dışkının rahatça defedilmesi
vazifesini görür, gerektiği zaman mideye sindirim desteği için safra kesesinden
gönderilir.
Safra hıltının fasid olma durumunda kişi zayıf
bir bedene ve safravi bir görüntüye sahip olsa bile kanda akışkanlığın
yavaşlaması, kabızlık ve sindirimde tembellikle belirti gösterir. Bu durum
nadir görülen bir durumdur çoğunlukla safra kesesi ameliyatı geçirenler ve
başta sıcak kuru gıdalar olmak üzere çok az gıda maddesi tüketen iştahsız
kişilerde görülür.
Fasid sovda: Sovda hıltı itidal durumlarda mide
ağzının sıkılaşması, mide iç çeperindeki tüylerin salınımı, kemik, cilt, saç ve
vücut kıllarının sağlıklı olarak devamını sağlar.
Sovda hıltının fasid duruma düşmesi, soğuk ve
kuru mizaçlı gıdaları az tüketmek, sıcak ve ıslak mizaçlı gıdaları haddinden
fazla tüketmek, münziç (çözücü) ilaçları fazla tüketmek sebebiyle sovdavi
detoks yapmak ile olur.
Çok nadiren de olsa balgami yaşlılık da sovda
hıltının fasid duruma düşmesine sebep olur.
Fasid sovdanın belirtileri: Organlarda
bütünselliğin bozulup deforme hale gelmesi, safra hıltı veya balgam hıltı
galebe olmadan (yükselmeden) saç ve çeşitli kılların dökülmesi, tırnak
kırılması, kemiklerin kırılgan olması sovda hıltının fasidliğine dair
belirtilerdir.
....
6. Mesleklere Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
“Bozulan mizacı tespit ederken kişinin mesleğinin ne
olduğuna dikkat edilir” El Kanun Fittıb - İbni Sina
Meslek insan hayatında geçimini devam ettirebilmesi, statü
ve kariyer sahibi olabilmesi, neslinin devamı, rızkının sebebi için çok önemli
bir yer taşır.
Ekmek parası diye bilinen hayat gailesinin üstesinden
gelebilmek meslek ile olur.
Yeryüzü sebepler âlemidir, her nimetin kendi içinde nimet ve
afet dengesi vardır.
Meslek edinmenin ve uzun yıllar aynı meslekte kalmanın
ustalaşmak, uzmanlaşmak gibi nimetlerinin yanı sıra sürekli aynı işle meşgul
olmanın getirdiği afet durumu da vardır.
Bu afetler ise mesleki hastalıklar olarak tasnif edilmiştir.
Biz burada meslekleri teker teker sınıflandırıp hangi mesleklerin hangi tür
hastalıklara yol açtığını anlatmaktansa genel başlıklar altında izahat yapmayı
seçtik.
Ucuz iş gücü: Bu gurup genellikle vasıfsız işçi olarak
adlandırılan gurubu kapsar. Genellikle ya sanayi bölgelerinde veya kırsal
kesimde bedensel iş gerektiren meslek kollarıdır.
Ucuz iş gücü gurubundaki emekçiler sanayi bölgelerinde gayrı
tabii sovda ya maruz kalıp ilerleyen dönemler de kalıcı bedensel hasarlara
maruz kaldıkları gibi bulundukları iş kollarında bedensel travmalara da maruz
kalabilirler.
Bu konu yerleşim yerleri ve hastalık bahsinde kısmen de olsa
anlatıldı.
Kırsal kesim işçileri ise mevsimsel hastalıklara maruz
kalırlar.
Ucuz iş gücü gurubuna dâhil olan emekçiler ayrıca yetersiz
beslenme, barınma ve mesleki donanım yetersizliğinden sebep olacak sağlık
sorunlarına karşı savunmasızdırlar.
Bu guruba, inşaat sektörü işçileri, dökümhane işçileri, geri
dönüşüm sektörü işçileri, rençperler gibi meslekler örnektir.
Rutin hareket gerektiren meslekler: Rutin hareket gerektiren
meslekler bedenin belirli bir bölümünün hareketli olmasına belirli bir
bölümünün ise durağan kalmasına sebep olur. Bu tür meslekler geleneksel tıp
kurallarında araz- ı cismani denen problemlere sebep olur.
Bu problemler ise kulunç, kireçlenme, belirli uzuvlarda ödem
toplanması, belirli uzuvlarda ise kurumalara yol açar.
Rutin hareket gerektiren meslekler, şoförlük, tekstil ve
saraciye, bant usulü çalışan fabrika işçiliği gibi mesleklerdir.
Büro meslekleri: Büro, yazıhane, devlet kurumları veya özel
sektörde bulunan meslekler genel bakış itibariyle diğer meslek guruplarına
nispeten daha cazip bir iş koludur.
Büro meslekleri hem bulunduğu kurum ve kuruluş açısından
içinde barındırdığı hiyerarşinin ağır disiplini sebebiyle sinirsel olarak aşırı
yıpratıcı hem de bedensel olarak geleneksel tıp tanımlamasıyla sükûn, modern
yaşam tanımlamasıyla düşük aktiviteye sebep olan iş koludur.
Bu tarz meslek gurupları mesai saati haricinde periyodik
egzersizler yapılmadığı yani sportif aktiviteden uzak kalındığı takdirde.
İnsandaki hayati kuvvetin azalmasına yani bedendeki
sürekliliğin giderek bozulmasına, nefsani kuvvetin ise soğuyarak negatif
düşünce yapısının artmasına sebep olur.
Bu bahis ayrı bir ders olarak işlenecektir, kısaca nefsani
kuvvetlerin soğuması ise günümüzde çokça rastlanan soğuk araz-ı nefsani
durumuna yol açar.
Büro mesleklerinin bir başka olumsuz etkisi ise modern
yaşamın getirdiği Sedatif yani bedensel tembelliktir.
Kuvvetlerin içe dönük olması zihinsel aktivitenin aşırı
artmasına ve ağır zihinsel yorgunluk sebebiyle bedenin birçok bölgesinde
bedensel aktivite olmamasına rağmen kramp, tutulma ve ağrılara yol açar.
Ayrıca sürekliliğin bozulması sebebiyle geleneksel tıpta
südde adı verilen damar, kas ve organ kanallarının tıkanması sonucu bu gün kist
ve miyom olarak bilinen soğuk şişlerin artmasına da yol açar.
Büro tipi meslek gurubu halk arasında masa başı işleri
gurubunda adlandırılır. Bu da uzun süreli oturma demektir. Uzun süre oturma
aynı zamanda kişinin iskelet yapısına da hasar vererek kemik eğriliklerine ve
eklem problemlerinin başlamasına yol açar.
....
5. İkamete Göre Yaşanabilecek Hastalıklar
Sanayi bölgesi
- Düşük gelir seviyesi bölgesi
- Yüksek gelir seviyesi bölgesi
- Kırsal bölge
İnsanda mizaç gıdalar ile oluşur, gıdalardan sebep bozulur
ve yine gıdalar ile itidale getirilir.
İnsanda mizaç değişiklikleri maddeli (beslenme) ve maddesiz
olarak iki ana başlıkta ele alınır.
Beslenme harici mizaç değişikliklerinin en önemli
etkenlerinden biri de kişinin ikamet ettiği beldedir. İnsanın yaşadığı belde
öncelikle coğrafi konum itibarı ile iklimin etkisi ve o bölgedeki arazi
arızaları dikkate alınarak incelenir.
İbni Haldun “Coğrafya kaderdir” derken mekânın insan
üzerinde köklü etkiler bırakmasını kastetmiş olsa gerek.
Yaşanılan belde insanda görsel, işitsel, ruhsal, tensel
olarak etki eder.
Sanayi bölgesi ne yakın ikametler: Günümüz şehirleşmesi orta
ve düşük gelirli yapılaşmanın sanayi bölgelerine yakın ulaşımı kolay evleri
daha muteber hale getirmektedir. İlk bakışta ve kısa vadede ikamet edilen
yerden çalışma bölgesine daha kısa mesafe sebebiyle çabuk ulaşım avantajlı bir
durum gibi görülebilirse de uzun vadede telafisi çok zor dezavantajlar barındırır.
Sanayi bölgesine yakın ikametler her ne kadar üretim sonucu
ortaya çıkan ağır metal tozları, plastik bazlı boyalar, hurda ve
dökümhanelerden (filtre sistemleri olsa dahi) havaya salınan zehirli gazlar
sebebiyle. Öncelikle havayı, ardından çevre yeraltı sularını ve telafisi
yıllarca sürecek şekilde toprağı kirletir.
Bu kirlenme artık modern insanın en büyük korkularından biri
olmuştur.
Sanayi bölgelerinin sebep olduğu atıklar mizaç tabanlı
geleneksel tıp disiplininde gayrı tabii sovda olarak tanımlanır.
Gayrı tabii sovda:
Havada bulunursa öncelikle ter gözenekleri olarak bilinen
meşâmların tıkanması sebebiyle cildin hava almasına engel olup ter ile tahliye
edilmesi gereken toksinlerin vücuttan atılmasına mani olarak ilerleyen
dönemlerde atılamayan toksinler sebebiyle kanalların tıkanması sonucu çeşitli
urlar, dolaşımın engellenmesi sonucu organ yetmezliği ve cilt kanserine varan
hastalıklara yol açabilir.
Aynı şekilde gayrı tabii sovda yani kimyasal atıklar suya
karışınca yerleşim bölgesine ait lağım kanalları vasıtasıyla toprağı ve
bitkilerin tahribatına sebep olur ve tahrip edilen her şey insana geri döner.
Gayrı tabii sovdanın toprağa sirayet etmesi üzerinde yetişen
sebze ve meyvenin asliyetini bozar asliyeti bozulan sebze ve meyveler son
tüketici olan insanın gıdasıdır.
Sanayi bölgesi ve çocuk: Sanayi bölgelerinde ikamet eden
insanların çocukları kırsal kesimde yaşayan insanların çocuklarına nispetle
geleneksel tıp disiplininde sitte-i zarure bahsinde geçen hava etkeninden çok
daha az ve kalitesiz istifade ederler.
Bu durum da insanın yaş evrelerinde demevilik dönemi olan
çocukluk evresinin olması gerekenden daha kısa bir sürece indirir.
Geleneksel tıp eserlerinin yazıldığı zaman diliminde
çocukluk ve gençlik evresi olan demevilik (gelişme ve sıhhatin muhafaza edilip
hastalık riskinin daha az olduğu dönem) kırklı yaşlara kadar devam ederken
günümüz insanında ise yirmili yaşların çok altına düşmüştür.
Metropol: Metropol bölgeler kendi içinde düşük gelir
seviyesi ve yüksek gelir seviyesi olarak iki alt başlıkta incelenir.
Düşük gelir seviyesi bölgesi: Gelir seviyesi düşük olan
yerleşim yerleri halk arasında aynı zamanda mahrumiyet bölgeleri olarak da
adlandırılır.
Bu tip yerleşim yerleri genellikle alt yapı eksikliği ile
bilinir. Sanayi bölgelerine nispetle sadece düşük gelir seviyesine sahip olan
yerleşim yerleri eğer kültürel bir hijyen anlamına sahip değilse daha çok
mikrobik hastalık türevlerine maruz kalırlar.
Bu hastalık çeşitlerinde hava ile hızlıca bulaşan salgınlar
önceliklidir.
Kızamık, uyuz, göz ve deri hastalıkları bu guruba girer.
Düşük gelir seviyesine sahip yerleşim yerleri büyük metropollerde hem ülkenin
kendi içinden hem de yurt dışından ucuz iş gücü sebebiyle en çok göç alan
beldelerdir. Burada dikkat edilmesi gereken ise farklı belde ve ülkelerden
gelen insanların kendi yurtlarında yüz yıllardır bağışıklık kazandıkları birçok
hastalığı yeni yerleşim birimlerinde taşıyıcı olarak getirmeleridir.
Düşük gelir seviyesine ait yerleşim bölgelerinde hastalık
sebepleri ikincil olarak yetersiz alt yapı sebebiyle suya karışma ihtimali çok
yüksek olan bakteriler ve insan bedeninde mekân tutacak asalaklardır.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu ise yine düşük gelir
seviyesine sahip yerleşim beldelerinde bir türlü tamamlanamayan yarım inşaatların
sebep olduğu toz ve kimyasallardır. Bu tip kimyasalların hava ve suya karışıp
öncelikle solunum, ardından ise zaten kısıtlı olan suya dâhil olması ikamet
eden insanlarda gayrı sıhhi sovda artışına sebep olur.
Yüksek gelir seviyesi bölgesi:
Yüksek gelir seviyesine sahip yerleşim bölgeleri birkaç alt
başlıkta incelenmelidir.
Hareket ve sükûn:
Geleneksel tıp eserlerinde sitte-i zarure başlığında bu
günkü anlamda aktivite ve durağanlık olarak tanımlanan bahistir. Bu bahsin
sükûn yani durağanlık kısmı en çok gelir seviyesi yüksek olan yerleşim
yerlerinde ortaya çıkar.
Sedanter yaşam: Sedanter yaşam tarzı, düzensiz fiziksel
aktivitenin olduğu ya da fiziksel aktivitenin olmadığı bir yaşam tarzıdır.
Sedanter yaşam tarzı yaşayan bir kişi halk dilinde sersem ya da tembel olarak
bilinir. Yaygın olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulunurlar.
Sedanter yaşam genellikle gelir seviyesi yüksek olan yerleşim yerlerinde ikamet
eden refah seviyesi yüksek olan kişilerde yavaş yavaş hayatı etkisi altına
alır.
Refah seviyesindeki yükseklik insanda ne gibi menfi etkiler
doğurur?
Yaklaşık bundan 50 sene öncesine kadar yüksek katlı
binalarda asansör bulunmamakta idi. Bizler merdiven tırmanmakla alakalı
egzersizlerden uzaklaştık.
Toplu taşıma araçları yaygın değildi. Bizler gün içerisinde
farkına varmadan yapmakta olduğumuz yürüme egzersizlerinden uzaklaştık.
Özellikle ev hanımlarımız birçok işi bedensel olarak
yaparlardı, teknolojik olarak günlük işler belki ev zahmetini ortadan kaldırdı.
Lakin daha öncesinde aynı işleri kas kuvveti ile yapan hanımlar bu sefer cinsel
mizaçlarındaki soğukluk ve ıslaklık sebebi ile eskiye nazaran daha pasif bir
beden yüzünden balgami ve sovdavi hastalıklara geçmiş nesillere nispeten daha
çok yakalanır oldular.
Sedatif hayatın psikolojiye etkisi: Eskiler işsize şeytan iş
bulur derler. Bedensel aktivitenin çok olduğu bir hayat tarzında insan
kendisine birçok hedef belirler ve o hedeflere ulaşabilmek için gayret sarf
eder.
İnsana yaratılıştan verilen kuvvetler vardır. Aktif insanın
hayati kuvveti doruktadır. Durağan insanın ise nefsani kuvvetleri daha yoğun
olur. Peki, bu ne demektir. Aktif insanın mizacındaki sıcaklık sebebiyle uzun
ve detaylı düşünme durumu azalırken pasif insanda ise tabiri caizse zihinsel
hamallığı daha fazla olur. Bedensel hamallık belki kas ve kemik yapısına hasar
verirken ruhsal hamallık insanın tüm iç dünyasını hasara uğratır.
Bu sebeple durağan yaşam insanda özellikle mizacı soğuk olan
depresyon, takıntı ve anksiyete türü araz-ı nefsani ye yol açar.
Kırsal bölge: Kırsal bölge tarım ve hayvancılık bölgeleri
olarak iki alt başlıkta incelenmesi gerekir.
Tarım bölgeleri: Geçimini tarla ve bahçecilikten kazanan
toplumun yaşadığı bölgedir. Bu bölgelerde iş yoğunluğu mevsimseldir. Tarım
bölgeleri geniş arazileri kapsayan hava akışının bol olduğu, güneşin ise yoğun
olduğu bölgelerdir. Bu bölgeler genel anlamda mevsimsel hastalıklara daha
yatkındır.
Tarım bölgelerinde en sık görülen hastalıklar; aşırı sıcağa
maruz kalmak, rüzgârın kurutucu etkisi sebebiyle mizaçta kurumanın artması ve
bunlardan sebep olan hastalıklardır.
Kas gücü gerektiren tarım bölgesi işlerinde ise; kaslarda
harabiyet, eklem kurumaları, omurga hasarları da görülür.
Hayvancılık bölgeleri: Geçimini besicilikten kazanan
toplumun yaşadığı bölgedir.
Bu bölgelerde nadiren hayvanların insanla olan çarpışma ve
saldırıları neticesinde kas ve kemik travmaları görülür.
Sürü ve kümes hayvanlarının insana sağlık olarak
verebileceği en büyük hasar ise hayvanlardan bulaşabilecek salgın hastalık ve
asalaklardır.
Hayvancılıkla geçimini sağlayan bölgelerde dikkat edilmesi
gereken bir başka mesele ise ulaşılabilmesi kolay olan hayvansal gıdaların
genellikle tek düze olup beslenme alışkanlıklarının hayvansal gıdalarda tek
çeşitli olma tehlikesidir. Bu bölüm beslenme ürünlerinin kendisine has mizaç
durumlarında ve insana olan etkisinde ayrıca incelenmek durumundadır.
.....
4. Beslenme Kaynaklı Hastalıklar:
Miktad b. Madiykerb (r.a.), Resulullah’ı
(s.a.v.) şöyle buyururken işittim dedi:
“Âdemoğlu midesinden daha şerli bir kap
doldurmamıştır. Âdemoğluna belini doğrultacağı kadar birkaç lokma yeterlidir.
Eğer daha fazla yemek istiyorsa, (midesini üçe ayırsın), üçte biri yemek, üçte
biri su, üçte bir de nefesi için.”
[Ahmed (4/132); Tirmizî (2381); İbn Mace
(3349)]
Siyer-i Nebi anlaşılmadan Tıbbı Nebevi
anlaşılmaz düsturunca öncelikle peygamber efendimizin bu hadisi şerifinde neyi
kastettiğini anlamaya çalışalım.
Yukarıdaki hadisi şerifte kastedilen tıka basa
yemek ile mideyi doldurmaktır. İslam dini aşırılığın her türlüsünü men
etmiştir.
Akl-u maad sahibi her Müslüman sadece bu hadisi
kendine şiar edinse geleneksel İslam tıbbının hıfzıssıhha adı verilen koruyucu
hekimlik ile alakalı bölümünün ne anlatmak istediğini çabucak idrak eder.
İslam dini her türlü amelde olduğu gibi yeme
içme konusunda da itidali salık verir.
“İnsan yediği şeydir” demişlerdir. Beslenme
geleneksel tıp disiplininde gıda-i mutlak ve deva-i mutlak olarak iki ana
başlıkta anlatılır.
Gıda-i mutlak: İnsan hayatının devamı için
mutlak olarak alınması gereken gıdaları kapsar.
Deva-i mutlak: İnsanın hayat süreci içinde
belirli dönemlerde başına gelebilecek hastalıkların tedavisi için belirli doz
ve kullanım süreci içerisinde tüketmesi gereken, bu günkü anlamda gıda
takviyeleri olan basit ilaçlar olarak anlatılmıştır.
İnsanın hayatiyetinin devamı için alınması
mutlak olan gıda-i mutlaklar dahi ifrat derecesinde tüketilirse hastalıklara
sebep olur.
Gıda-i mutlaklar insan bedeninde kan hıltını
üretir. Kan hıltının aşırı durumda (galebe) olması durumu demevi hastalıkları
tetikler. Bkz. Mizaç ve hastalıklar bahsi.
Deva-i mutlaklar ise her ne kadar doğal
olurlarsa olsunlar nihayetinde insan bedeninde hılt dengesinin değişimine ve
uzun süreli kullanımlarda mizaçlarda telafisi çok güç tahribatlara sebep
olurlar.
Deva-i mutlak olarak bilinen basit ilaçların
(genellikle şifalı bitkiler olarak adlandırılır) aynı zamanda insan bedeninde
ısıtıcı, soğutucu, kurutucu, açıcı, daraltıcı, sökücü (münziç), sertleştirici,
yumuşatıcı, sürgün edici ve zehirleyici etkileri de vardır.
Aşırı sıcak ıslak beslenme: Koyun eti, buğday
ürünleri, bakliyatların ve tahılların bir bölümü, yumurta, şeker gibi beslenme
türleri hem sıcak ıslak hem de gıda-i mutlak gurubuna girer.
Bu tür gıdalar kişinin gelişme çağında tavsiye
edilen ilerleyen yaşlarda azaltılması gereken gıdalardır. Gençlik evresinde
insan olgunluk yaşına göre metabolizma olarak daha hızlı bir yapıya sahiptir.
Ayrıca gençlik evresi kişinin gelişme çağı olduğu için ihtiyaç daha yüksektir.
Orta yaş olarak da kabul edilen olgunluk
evresinde metabolizma yavaşlar, kuvvetli besinler olarak da kabul edilen sıcak
ve ıslak mizaçlı gıdalar günlük menülerde ya daha az veya yine kişinin mizaç
durumuna göre zararı nötr duruma getiren müslihler ile verilir.
Aksi takdirde sıcak ve ıslak mizaçlı gıdaların
aşırı tüketimi kişide kalp damar hastalıkları başta olmak üzere kolesterol,
aşırı kilo, kalp ve beyin kanamasını tetikleyebilir.
Aşırı soğuk ıslak beslenme: Su başta olmak
üzere süt, salatalık, kıvırcık salata türleri, narenciyeler, ham meyveler, taze
süt ürünleri, balık çeşitleri kısmen gıda-i mutlak olmakla birlikte aynı
zamanda soğuk ve ıslak mizaca sahiptir.
Soğuk ıslak gıdalar insan bedeninde balgam
hıltını artırır. Balgam hıltı artınca insanda öncelikle sükûnet ardından atalet
belirir.
Mizaçta balgam artması sırasıyla soğuk kilo
akımına ardından mide, bağırsak, eklemler, beyin, böbrekler, ayrıca kadınlara
has organlarda yavaş çalışma sebebiyle oluşan hastalıklara sebep olur.
Bu hastalıklar vücutta ödem toplanması, lenf
hastalıkları, eklem iltihaplanması, hazımsızlık ve çeşitli kist oluşumları ile
birlikte psikolojik olarak da depresif bir hal durumuna sebebiyet verir.
Aşırı sıcak ve kuru beslenme: Çeşitli
sakatatlar, kızartma türevleri, biberler, bal ve genel baharatların çoğu sıcak
ve kuru gıdalar gurubundadır.
Sıcak ve kuru gıdalar insanda safra hıltının
artışına sebebiyet verir. Mizaçta sıcaklık ve kuruluğun artışı aşırı bir
enerjik yapıya sebep olmakla birlikte ciltte kuruma ve dökülmeler ile birlikte
karaciğer sebepli birçok cilt hastalığına ve ayrıca karaciğer iflasına kadar
varacak harabiyetlere sebep olur.
İnsan mizacında safra artışı ve sıcaklık ve
kuruluğun itidal durumundan çıkması aynı zamanda balgam hıltının fasidliğine,
kan hıltının ise yanmasına sebebiyet verir.
Sıcak ve kuru beslenmenin aşırıya kaçtığı
durumlarda hem safravi hastalıklar hem de fasid balgam hastalıkları görülür.
Safravi hastalıklar: Karaciğer yetmezliğine
dayalı hepatit türevleri, siroz, göz kuruması, safravi sedef, egzama, çıban ve
akneler, ciltte sararma ve solgunluk, rahim kalınlaşması, sperm yanması, kilo
kaybı, hiperaktivite, bipolar düşünce bozukluğu, sebepsiz asabiyet, duygu ve
düşünce bozuklukları, erkeklerde prostat başlangıcı gibi hastalıklardır.
Fasid balgam hastalıkları: Aşırı sıcak ve kuru
beslenme kişinin asli mizacı safravi olmadığı durumlarda balgam hıltının
itidalden daha az seviyede olmasına da sebep olabilir. Bu durum soğuk ve ıslak
durumda olması gereken organlarda sıvı kaybına sebep olduğu gibi ter
gözenekleri (meşâm) geniş olan kişilerde genele dayalı balgam fasidliğine sebep
olur.
Burada dikkat edilmesi gereken kişinin aşırı
terlemesine rağmen mizacının safravi ye dönüşmeme durumudur. Aşırı ter kaybı
seyyar balgamın vücuttan hızlı bir şekilde tahliyesine sebep olur.
Bu durum ise bedensel olarak kilo kaybı,
kabızlık, eklemlerde kuruma sebepli seslere, beyinde ve diğer organlarda sıvı
azalmasına ve sadece kuruluk sebepli hastalıklara sebebiyet verir.
Aşırı soğuk ve kuru beslenme: Çay, kahve,
mercimek, patlıcan, pirinç, arpa, keçi eti, sirke gibi gıdalar soğuk ve kuru
gıdalardır. (Bazı eserlerde patlıcan, pirinç, sirke sıcak kuru olarak geçerken
arpa ve keçi eti soğuk kuru olarak da anılır.)
Bunun yanı sıra cemadat türevi basit ilaçlar ve
bazı bitkiler de soğuk ve kuru mizaca sahiptir.
Aşırı soğuk ve kuru beslenme insan mizacında
sovda hıltını artırır. Mizacın soğuması ve kuruması ise sağlığın tanımında
geçen itidal sıcaklık ve ıslaklık durumunun tersi bir yapı ve işleyişe sebep
olur.
Bedende soğuma kuvvetleri düşürür, bedende
kuruma ise işleyişi akamete uğratır. Soğuk ve kuru mizaca sahip kişiler
öncelikle tıkanmalar ile alakalı rahatsızlıkları yaşamaya başlarlar. Bu durum
ise soğuk şişlere yani kist, ur ve miyom oluşumlarına sebebiyet verir.
Aşırı soğuk ve kuru beslenmenin sebep olduğu
hastalıklar, ciltte kuruma ve kararma, saçlarda kuruluğun artması, iştah
azalması, takıntılı düşünce yapısı, anksiyete, depresyon, obsesif davranışlar,
münzevi hayatı tercih etme, uyku azlığı, alınganlık, saplantılı düşünceler,
intihar meyli ve ne yazık ki kanser türevleridir.
Gayrı sıhhi beslenme: Şimdiye kadar sıhhi
beslenmenin ifrat derecesi sebebiyle oluşabilecek hastalıkları izah etmeye
çalıştık. Günümüz insanı ise geleneksel tıp eserlerinin yazıldığı dönemlerden
farklı olarak gerek raf ömrünü uzatmak gerekse ticari kaygı ve satış
politikaları sebebiyle katkı maddeli gıdalar, koruyucular, doymamış yağlar,
tatlandırıcılar ve genetiği değiştirilmiş ürünler tüketmek zorunda kalmaktadır.
Yukarıda kısaca sıraladığımız modern usuller
ile üretilen ürünler insanda maddeli hılt oluşumuna sebep olan nüzüce
(sindirim) uygun olmamakla birlikte vücuttan atılması ise sıhhi gıdalara
nazaran çok daha zordur.
Vücuttan atılması çok zor olan bu tip kimyevi
ürünler ise insanda gayrı sıhhi sovda artışına sebebiyet verir.
Beslenmede tefrit: Makalenin başında beslenme
kaynaklı hastalıkları incelerken ilk olarak ifrat (aşırılık) ardından gayrı
sıhhi (kimyevi) beslenme usullerini izah etmeye çalıştık.
Makalenin başında da belirttiğimiz gibi siyer-i
nebiyi idrak etmeden Tıbbı nebevi hakkında sağlıklı yorum yapamayız.
Enes
ibni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:
Peygamber Efendimizin nâfile ibadetlerini
öğrenmek üzere, sahâbeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine
geldiler. Kendilerine Efendimiz’in ibadetleri bildirilince, onlar bunu
azımsadılar ve
– Allah’ın Resûlü nerede biz neredeyiz? Onun
geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır, dediler.
İçlerinden biri:
– Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece
uyumaksızın namaz kılacağım, dedi.
Bir diğeri:
– Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç
tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim, dedi.
Üçüncü sahâbî de:
– Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak
kalacak, asla evlenmeyeceğim, diye söz verdi.
Bir müddet sonra Peygamberimiz onların yanına
geldi ve kendilerine şunları söyledi:
– “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi
uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve
O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazan oruç tutuyor, bazan tutmuyorum.
Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim
sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir. “Rıyazussalihin – İmam Nevevi”
Geleneksel İslam tıbbı sünneti seniyye anlayışı
üzerinden bina edilmiştir. Gerek yaşayış, gerek bireysel ibadetler ve gerekse
Müslümanın kendisine emanet edilen bedeninin sıhhatinin korunması itidal üzere
olmalıdır.
Tefrit beslenme: İfrat olması gerekenden
fazlalık, tefrit ise olması gerekenin aşağısında olma durumudur.
Sağlıklı yaşamak adına haddi aşan aç kalma
durumu bedenin ihtiyacı olan gıdalardan mahrum kalma durumunu ortaya çıkarır.
Tekrar hatırlayalım geleneksel tıp eserlerinde
sağlık itidal sıcaklık ve ıslaklık durumuna verilen isimdir.
Ve tekrar hatırlayalım kan hıltı sıcak ve ıslak
mizaçlı gıda-i mutlaklar ile oluşur. Kan hıltını diğer hıltlardan ayıran en
büyük özelliği ise depolanamamasıdır. Yani insan ne kadar sıhhi beslenirse
beslensin bedensel ısı (ruh) kurumaya, kuruma ise kaçınılmaz olarak soğumaya
sebep olur.
Bu durum eserlerde ölümün kaçınılmazlığı
bahsinde detaylı olarak işlenmiştir. Mizaç tabanlı geleneksel tıp usulünde
tedavi hastalığın tersi olarak geçer. İslam da aç kalmanın sınırları ise
sünneti seniyye çerçevesinde sahur ve iftar arasıdır.
Ramazan ayında olsun nafile oruçlarda olsun
hasta olan kişiler oruç ibadetlerinden durumuna göre ya daha sonra kaza etmek
üzere veya bir ömür azat edilmişlerdir.
“Oruç tutun, sıhhat bulun!” (Ebu Nuaym,
Kitabu’t Tıb, Ebu Hureyre) hadisi şerifi sıhhat durumu itidalde olan
Müslümanları kapsayan bir hadistir.
Açlığın mizacı soğuk ve kurudur…
Aşırı açlık insanda sovda hıltını artırıp kan
hıltını fasid eder. Fasid kan ve sovdavi hastalıklar yukarıda anlatılmıştır.
....
2. Cinsiyet farklılığı hastalıkları
Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden
yarattık ve sizi, aşiretler ve kabileler haline getirdik tanışın diye; şüphe
yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla
çekineninizdir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
Hucurat suresi 13.
“Kadınlar, erkeklerin yarısıdır.” (Ebu Davud, Taharet 94;
Tirmizi, Taharet 82; Darimi, Vudu 76; Müsned, 6/256, 377)
Yukarıdaki ayet ve hadislerden yola çıkarak kadın ve erkeğin
hem yaratılış özelliklerinin hem de yapılarının birbirinden farklı olduğunu
tespit ederiz.
Mizaç ilmi kadınların mizacının erkeklere nispetle daha
soğuk ve ıslak, erkeklerin ise kadınlara nispetle daha sıcak ve kuru olduğunu
bildirir.
Bu farklılık dış görünümde erkeklerin bedeninde daha sert ve
köşeli, hanımların bedensel yapılarında ise daha yumuşak ve yuvarlak görünümde
olmasına sebebiyet verir.
Erkekler kadınlara nispetle daha atılgan ve sert mizaçlı
olmakla birlikte, hanımlar ise erkeklere nispeten daha uysal ve yumuşak
mizaçlıdır.
Bu konuyu biraz daha detaylandırmamız gerekirse, sadece
cinsiyet mizacı tanımlaması üzerinden erkeklerin ortak elementi kadınlara
nispeten ateş, kadınların ortak elementi ise su dur.
Birinci kur eğitimlerinde ve birinci kitabımızda
elementlerin yapı ve özelliklerinden bahsederken ateşin daha dik başlı ve
odaklanma sorunu yaşayabilen bir yapıya sahip olduğunu anlatmıştık.
Erkekler kadınlara nispeten daha dik başlı ve odaklanma
problemi daha fazladır. Bu durum onların kadınlara nispeten daha sıcak ve kuru
olması sebebiyledir. Erkeği bu durumdan farklı bir duruma sokmaya çalışmak onun
yaratılışına müdahale anlamına gelir ve erkekliğinin gerektirdiği işler ve
sorumlulukların aksamasına sebep olur.
Yine birinci kur eğitimlerinde ve birinci kitabımızda
elementlerin yapı ve özelliklerinden bahsederken
Suyun ise daha uyumlu, girdiği kabın şeklini alabilen, uysal
ve ateşe nazaran daha pasif bir yapıya sahip olmakla birlikte yapılması gereken
işleri daha pratik bir şekilde çözebilen bir yapıya sahip olduğunu anlatmıştık.
Suyun pratikliği her hangi bir mecradan akarken en kısa yolu seçmesidir. Suyun
akışında yüzlerce alternatife şahit oluruz.
Kadınlar erkeklere nispeten daha fazla odaklanır ve detaylı
düşünürler bu mizaçlarında bulunan su elementinin onlara verdiği karakteristik
özellik sebebiyledir.
Kadınlar erkeklere nispeten daha uysal, affedici ve
unutkandırlar. Bu durum onların erkeklere nispeten daha soğuk ve ıslak olması
sebebiyledir. Kadını bu durumdan farklı bir duruma sokmaya çalışmak onun
yaratılışına müdahale anlamına gelir ve kadınlığının gerektirdiği işler ve
sorumlulukların aksamasına sebep olur.
Sadece yaratılış özelliklerinin dışında bir yapıya zorlamak
bile hem erkeği hem kadını gerek bedensel gerek se ruhsal anlamda rahatsız
etmeye yeter de artar bile.
Münzevi su ve başıboş ateş:
Kadınlarda baskın elementin su olduğunu belirttikten sonra
suyun münzeviliğinin yani bir başına bırakılmasının zararlarından kısaca
bahsedelim.
Su yapı itibariyle nispi ağır bir elementtir ve suyun
yeryüzünde devir daimi ateşin kendisine müdahale etmesiyle olur. Su yağmurdur
yeryüzüne damlalar halinde düşer. Nehirdir, çaydır, çağlayandır akışı hep
aşağıya doğrudur. Yükselebilmesi için ateşe, kaynamaya, buharlaşmaya, güneşe
ihtiyacı vardır.
Mecrasını bulan su akacak bir meyil bulamadığı zaman
durağanlaşır.
Müdahale edilmeyen su bir müddet sonra tortulaşmaya ve
kokuşmaya başlar.
Kadın sudur yağmurdur, nehirdir, çağlayandır bir müddet
akmaya devam eder. İlgi ve alaka görmediği zaman artık durağanlaşır. Donuklaşır
ruhunda tortular oluşur, içindeki balıklara sazlıklarından nasiplenen kuşlara
eskisi kadar fayda veremez. Canlılığını yitirir.
Erkeklerdeki baskın elementin ateş olduğunu belirttikten
sonra ise başıboş bırakılan ateşin hem kendisine hem topluma olan zararlarından
bahsedelim.
Ateş yapı itibariyle mutlak hafif bir elementtir. Ateş
aydınlatıcı, ısıtıcı, münziç, pişirici, yakıcı ve kavurucu bir etkiye sahiptir.
Ateş diğer elementlerin hem birleşmesine hem de ayrışmasına yarar.
Fakat ateş de aynı su gibi başıboş bırakılmaya gelmez ateş
haddini aşınca yangına sebep olur. Ateş serseridir, gözü karadır kontrol altına
alınmazsa yangına ve felakete sebep olur.
Su hareket için nasıl ki ateşe muhtaçsa, ateş de hem kendini
hem de çevresini yakıp bitirmemek için suya muhtaçtır.
Buraya kadar anlatmaya gayret ettiğimiz mesele mizaç ilmi
çerçevesinde kadın ve erkeğin hem psikolojik hem de sosyolojik yapısını tespit
etmek üzereydi.
Batı bilimi insanı tıp ekolü üzerinden tanımlarken kas,
kemik, dokular ve organlardan ibaretmiş gibi anlatır. Hâlbuki insan bunlardan
daha da fazlasıdır.
Birinci kur eğitimlerinde ve ilk kitapta gıdaları
tanımlarken hatırlayacağınız üzere gıdaların sadece beslenme olmadığını yaşanan
hadiselerin ve davranışların da insanda gıda veya zehir etkisine yol açabileceğini
söylemiştik.
Bu bahsi araz-ı nefsani dersinde daha detaylı anlatmaya
çalışacağız.
Erkeklerde görülebilecek bedensel rahatsızlıklar:
Erkek mizacı genellikle kadınlara nispeten sıcak
gurubundadır. Bu mizaç yapısı ise erkeklerde daha dışa dönük davranışlara sebep
olduğu gibi enerjik bir yapıyı güçlü bir kas sistemini yüksek kan basıncını
ortaya çıkarır. Bu yapı aynı zamanda yüksek veya düşük ihtiyacı da tetikler.
İhtiyaç nedir?
İhtiyaç bir mekanizma veya metabolizmanın işleyişini
sıhhatli bir şekilde devam ettirebilmesi için lazım olan yakıt veya gıdalardır.
Erkeklerde sıcaklığın devamı için mizaç yapılarına uygun
şekilde beslenmeleri önemlidir.
İhtiyacın haddinden fazla olması: Erkeklerde ihtiyacın fazla
olması mizaçlarında soğumanın belirtisidir. Bu durum ya yetersiz beslenememe
veya iklimsel soğumaya maruz kalmayla alakalı bir durum belirtisidir. Enerjinin
düşüklüğü karamsar düşünce yapısı ilk belirtiler olarak görülür.
Erkek mizacının kuruluğu da dikkate alnınca soğuyan erkek
mizacı sovdavi belirtiler gösterir.
Bu durum ise erkek bünyesinde dolaşımın ağırlaşmasına,
bünyede zayıflama ve kurumayı tetikler. Yeterli şekilde beslenemeyen organlarda
harabiyet baş gösterir.
İhtiyacın haddinden az olması: Erkek bünyesinde alınan
gıdanın harcanandan çok olduğunun belirtisidir. Bu durum genellikle aşırı
beslenme veya gereğinden az hareket yani aktivite belirtisidir. Bu durum aynı
zamanda bünyede sıcaklığın ve ıslaklığın da arttığını gösterir.
Bu gibi haller erkek bünyesinde enerjinin artması daha da yükselirse
kilo problemi ve asabiyetin artması olarak belirti verir.
İhtiyacın az olması durumu sadece sıcaklık sebebiyle olursa
asabiyet, ıslaklığın artması sebebiyle olursa durağanlık ile belli olur.
Durağanlık artınca kilo problemleri de baş gösterir.
Erkek ve sıcaklık
Cinsiyet mizacında erkekler kadınlara nispetle daha sıcak
yapıya sahiptir. Bu durum artınca erkeklerde mizacı sıcak hastalıklar meydana
gelir. Bunların başında öncelikle asabiyet artması, duyarsızlık ve dikkat
dağınıklığı gelir.
Ardından sıcak şişler denilen akne, sivilce ve çıbanlar baş
gösterir. Erkeklerde sıcaklığın artması öncelikle karaciğerin mizacına etki
eder. Bu durum karaciğer kaynaklı safravi hastalıklara sebep olur. Bazı
durumlarda ise kalp ve damar hastalıkları baş gösterir. Bu durum ise tansiyon
problemleri başta olmak üzere beyin ve kalp krizlerini tetikler. Erkek
mizacında sıcaklığın tek başına yükselmesi kişinin asli mizacı dikkate alınarak
incelenmelidir.
Erkek ve soğukluk
Erkekler mizacen kadınlara nispetle daha sıcak olmakla
birlikte iklim, coğrafya, beslenme düzeninin bozulması mesleki etki, yaşlılık
ve uyku düzenlerinin bozulması sebebiyle genel anlamda asgari düzeyde kısmen
ise azami düzeyde soğukluk yaşayabilirler.
Bu durum erkeklerde öncelikle yaş sebebiyle olursa durgunluk
ve durağanlık hatta aklı başında lık olarak belirti verir. Erkeklerde bebeklik
veya genç yaşta soğukluğun baş göstermesi ileriki yaşlarda bağışıklık
sisteminin yetersiz olmasına sebebiyet verir. Bu durum ise öncelikle akciğer
zafiyeti ardından ise gelişim bozukluğu, kemik problemleri ve zihinsel
problemlere temel hazırlar.
İklimsel ve coğrafi soğukluğa maruz kalan erkekler
mizaçlarındaki baskın sıcaklık sebebiyle çabuk toparlarlar. Burada dikkat
edilmesi gereken husus ayrıca maruz kalınan soğukluğa müdahale edilmesidir.
Müdahale gecikir veya hiç edilmezse soğukluk sebebiyle baş gösteren hastalıklar
kronikleşir.
Mesleki etkenler sebebiyle maruz kalınan soğuklukta meslek
erbabı olanlar ne yazık ki kronik hastalıklara maruz kalırlar bu durum ağır
hastalıklara sebep olur.
Erkek ve ıslaklık
Erkek mizacı kadınlara nispetle daha kurudur. Mutedil
kuruluğun altındaki ıslaklık erkeğin doğasını hasara uğratır. Bedenen dayanıklı
olması gereken erkek cinsi mizacına galebe çalan ıslaklık sebebiyle
dayanıklılığını yitirir. Hastalıklara karşı savunmasız olur. Bu husus erkekte
öncelikle mide de zafiyet başlatıp nüzücü (sindirimi) bozar, madde yani besin
gereği gibi sindirilemez. Olgunlaşması gereken hılt çiğ kalır.
Ardından bozuk hılt dolaşımın yani sürekliliğin aksamasına
sebep olur.
Erkek mizacındaki baskın ıslaklık eklemlerde iltihap
toplanmasına, nezle başlangıcına, sperm sayısının kalitesinin bozulmasına da
sebep olur.
Erkek ve kuruluk
Erkek mizacı kadınlara nispetle daha kuru olmakla birlikte
eğer bu kuruluğa sıcaklık baskın gelirse öncelikle hızlı sindirim sebebiyle
madde yani besin bünyede yeteri kadar tutunamayıp bu günkü anlamda hızlı
metabolizma olarak geriye döner. Bu durum ise besinin yani maddenin vücut
tarafından emilimini yetersiz kılar.
Erkek mizacında kuruluk aynı zamanda soğuma ile birlikte
olursa geleneksel tıp ta hastalık sebebi olan hılt bozulması kronikleşir.
Ayrıca yine süreklilik aksamaya uğrar. Bu durum ise neredeyse tüm dokularda
sovda hıltının baskın gelmesine sebep olur.
Demevi erkek
Demevi mizaçlı erkekler çok az hastalanırlar. Yaşıtlarından
daha genç görünürler. İştahları yüksek, genel olarak et türevi beslenirler.
Demevi erkeklerde orta yaş üzerinde beslenme kaynaklı hastalıklar baş gösterir.
Onların hayat ilkesi “Bana bir şey olmaz” sloganı üzerinden devam ettiği için
kendilerindeki hastalık belirtilerini önemsemezler ve ölümleri ani olur. Kalp
krizi ve beyin kanaması riski en yüksek mizaç gurubu demevi erkeklerdir.
Demevi erkeklerde müslihler olmaksızın aşırı et tüketimi ve
durağanlık bir arada olunca lenf ödem hastalıkları eski adıyla nikriz baş
gösterir. Kan yanması en çok demevi erkeklerde olur. Bu durumda kolesterolü
tetikler.
Bazı durumlarda sıcak kabız da baş gösterir.
Safravi erkek
Erkeklerin cinsiyet mizacı kadınlara göre daha sıcak ve
kurudur. Bu durum safravi erkeklerde daha da ifrat durumundadır. Safravi
erkekler safra hıltının sebep oldukları hastalık ve karakteristik özelliklerin
neredeyse tümünü yaşarlar. Aşırı enerjik yapıları kendileri ile ilgilenmelerini
neredeyse olanaksız kılar. Mizaçlarındaki kuruluk sebebiyle nasihat ve
uyarılara karşı umursamaz davranırlar. Onlar dinleyen değil anlatan kişilerdir.
Aileleri onlar sebebiyle yorgun düşer. Özellikle safravi bir aile reisi
ailesinden hem bir şeyler talep eder, hem de bir an önce olmasını ister.
Gecikme onların tahammül edeceği bir mazeret değildir.
Safravi erkeğin kanında safra hıltının galebe durumunda
kanamalı yaraları ve travmaları nı kontrol altın almak zordur. Kan kaybı
tehlikesi en yüksek mizaç gurubu safravi erkeklerdir. Bu hususa özelikle
hacamat ve sülük uygulamalarında dikkat edilmesi gerekir.
Safravi erkekler kan yapılarının içinde bulunan safra
hıltının mutlak hafif özelliği sebebiyle en çok baş bölgesinde seyri devam
eder. Bu durumda onlarda dikkat dağınıklığı olarak belirti verir. Sakarlığı en
çok olan kişiler ve gerek trafik gerekse iş kazaları en yüksek olan kişiler
safravi erkeklerdir.
Bedensel hastalıklarda ise safra hıltının asidik yapısı
sebebiyle damar ve organ tahribatı en yüksek mizaç gurubu safravi erkeklerdir.
Bu durum onlarda sıcak varis ve prostat rahatsızlıkları olarak baş gösterir.
(Prostat rahatsızlığının başlangıcı safra sebebiyle aşınma daha sonrasında ise
o bölgede sovdanın birikmesi sebebiyledir.)
Her mizaç ilk olarak yine aynı karakteristik özelliğe sahip
olan organda rahatsızlığa sebebiyet verir. Safravilerin hastalıkları da en
sıcak ve en kuru yapıya sahip olan karaciğerde baş gösterir. Bu durum ise öncelikle besinin yani maddenin
sindirimini yani nüzücü etkiler ve özelikle safranın yanmasına sebep olur.
Egzama, sedef, akne, sivilce, çıban gibi harici
rahatsızlıklar, sarılık, hepatit türevleri bu sebeple oluşur. (Safra yanmasi)
Balgami erkek
Erkek cinsiyetindeki balgamilik öncelikle kavim ve coğrafya
temellidir. Arızi olarak ise iklim, beslenme ve mesleki olarak daha sonra baş
gösterir. Geçmiş yüzyıllara nazaran erkeklerde balgamiliğin artışı modernitenin
getirdiği Sedanter yaşam tarzıyla daha da çoğalmıştır. Bu ise ahir zamanda
“Kadınlar erkekleşecek, erkekler ise kadınlaşacak” hadisi şerifinin farklı bir
açıdan yorumlanması gereken bir durumdur.
Balgami erkekler demevi kadınlarda ortaya çıkan hastalıklara
yakalanırlar. Bu durum öncelikle içe dönük bir psikolojik durum olarak ortaya
çıkar. Ardından öncelikle mide ve bağırsak problemleri oluşur. Bu problemler
ise soğuk nüzüce (sindirime) sebebiyet verir. Nüzücün soğuk olması maddenin yani besinin ya
geç hazmına veya midede çürümesine sebebiyet verir. Çürüyen besin gayrı sıhhi
balgam olarak ortaya çıkar. Gayrı sıhhi balgam ise terlemenin durması, mide ve
bağırsak tembelliği, soğuk kabız, geleneksel tıpta imtila adı verilen damar ve
sindirimde doluluğa sebebiyet verir.
Damar ve dokulardaki doluluk bir müddet sonra yine mizaçtaki
soğukluğunda etkisiyle birikmelere, balgamın yanarak yani donarak sovdaya
dönüşmesine geleneksel tıpta soğuk ve sert şişler olarak bilinen kist ve
miyomlara sebebiyet verir.
Erkeklerde maddesiz mizaç bozukluğu sebebiyle balgamın
artması ise genelde mesleki ve iklimsel sebeplere dayalı olarak ortaya çıkar.
Bu durum ise kas ve eklemlerde iltihap artışına sebep olur.
Sovdavi erkek
Cinsiyet olarak erkeklerdeki kuruluk sadece soğukluğun
artması veya aşırı ısınma sebebiyle yanması sonucu safravi sovda veya demevi
sovda olarak ortaya çıkar. Erkeklerdeki asli sovda çoğunlukla kavmi veya
cibilli miras olarak vardır.
Cibilli ve kavmi sovda olan erkekler gençlik dönemlerinde
yaşıtlarına nazaran daha olgun ve ağır başlı bir karakteristik özelliğe
sahipken ilerleyen yaşlarında yaşıtlarına nazaran daha çok yıpranmış bir
karaktere sahip olurlar.
Sovdavi erkeklerde hem kuruluk hem de soğukluk hastalıkları
bir arada görülür. Davranışları müdanasız fakat içe kapanıktır. Düşünceleri
detaylı ve takıntılıdır. Özellikle evlilik yaşantılarında eşlerine kök
söktürürler. Bu aynı zamanda cinsiyet mizaçlarındaki ekstra sıcaklık
sebebiyledir. Baskıcı davranışları sadece yakın çevrelerine olup toplum içinde
asla bu davranışları sergilemezler. İstisnai olarak yakın arkadaşları bu
huylarına şahit olur.
Sovdavi erkeklerde iştah yüksek gibi görünse de aslında
beslenmeleri çok düşük seviyededir.
Mizaç yapıları sebebiyle hayvani kuvvetleri oldukça düşüktür. Bu durum
da onlarda haddinden az ihtiyacı ortaya çıkarır.
Haddinden az bedensel ihtiyaç zihni aktiviteyi tetikler. Bu
durum ise sovdavi erkeklerde aşırı titizlik, takıntılı düşünce yapısı, obsesif
psikoloji, anksiyete davranışları ortaya çıkarır.
Ne yazık ki intihar vakaları sovdavi erkeklerde daha çok
görülür.
Sovdavi erkeklerdeki haddinden az ihtiyaç yine bedensel
olarak düşük enerji sebebiyle kuvvet olarak az, ıslaklığın düşük seviyede
olması sebebiyle de dolaşımın yani sürekliliğin de az olmasına sebebiyet verir.
Geleneksel tıp kurallarında hastalık sebeplerinden biride
sürekliliğin bozulmasıdır. Sovdavi erkeklerde sürekliliğin düşük olması ise
onların hastalık çeşitliliği açısından daha fazla hastalıklara yakalanmasına
sebebiyet verir.
Mizaçlarındaki soğukluk ve kuruluğun baskın olması öncelikle
nüzüc olarak ağır işleyen bir hılt oluşumu ortaya çıkarır. Islaklık ve sıcaklık
seviyesi düşük bir nüzüc alınan besinin kısmi olarak sovdaya dönüşmesine ayrıca
soğuk kabızlığa da sebebiyet verir.
Kabızlık birçok hastalığın neredeyse temel sebebidir.
Kabızlık zaten sovdavi erkeklerde haddinden fazla olan sovda hıltının yeterince
atılamamasına sebep olup öncelikle hemoroit, kolon kanseri gibi hastalıkları
tetikler. Bir çok kanser türevi sovdavi erkeklerde diğer mizaç gurubundaki
erkeklere nazaran yakalanma riski daha fazladır.
Kadınlarda görülebilecek bedensel rahatsızlıklar:
Kadın cinsiyeti erkeklere nispeten daha soğuk ve ıslak bir
yapı teşkil eder.
Geleneksel tıpta hastalıkların sebeplerinden biride
mizaçtaki soğuma sebebiyledir. Bu sebepten dolayı kadınlar erkeklere nispetle
daha sık hasta olurlar.
İhtiyacın haddinden fazla olması:
İhtiyaç yapılan işle orantılı olmalıdır. İş ihtiyaçtan fazla
olursa rezervler azalır. Aynı şekilde ihtiyaç işten fazla olursa rezervler
artar. İnsanda rezerv özellikle kadınlarda kilo sorunu olarak başlar yani
yapılması gereken hareket az bir seviyede fakat alınan besin fazla olursa bu
fazla ihtiyaç anlamına gelir. Buda demevi kadınlarda görülür demevi kadınlar
aynı demevi erkekler gibi iştahları yüksek olur. Mizaçlarındaki ıslaklık
sebebiyle orta yaş gurubunda demevi kadınlar balgamileşirler.
İhtiyacın haddinden az olması:
İhtiyacın haddinden az olması kadın olsun erkek olsun
mizaçtaki soğukluk ile alakalıdır. İştahın az olması ihtiyacın az olmasını
tetikler. Mizaçlarındaki soğukluk sebebiyle kadınlarda ihtiyaç erkeklere
nispetle daha azdır. İstek ve iştah başlığı altında bu konu daha geniş mütalaa
edilir. Beslenme ve cinsel iştah buna dâhildir.
Kadın ve sıcaklık
Kadın cinsiyetinde sıcaklık genellikle kavmi ve cibilli
olarak temel alınır arızi olarak ise iklim beslenme ve son yıllarda egzersiz ve
mesleki durumlar buna dâhil edilmiştir. Mizacında sıcaklık artan kadınlar kendi
hemcinsleri arasında daha erkeksi bir yapıya sahip olmakla birlikte sıcaklığın
sebep olduğu hastalıklara karşı da potansiyel taşırlar.
Kadın mizacında itidal soğukluk ve ıslaklıktır bu denge
gerek soğukluğa gerekse sıcaklığa meyletsin kadının asliyetini bozar. Özellikle
sıcaklığın kadında baskın olması onun huzursuzluğunu bozar dominant hale
getirir. Bu sadece mizacının bozulmasıdır. Kadın ne kadar erkeksileşse asla erkek
olamaz bu durum onun yaratılış donanımlarına hasar verir. Ruh ve beden
sağlığını bozar. Sıcaklık kadında kuruluğu getirir ve erkeklerde olan
hastalıklar baş göstermekle birlikte rahimde mutedil ıslaklığın azalmasına
rahim kuruluğu ve kalınlaşmasına sebebiyet verir.
Sıcaklığın artması kadında safra artışına da sebebiyet verip
bedeninde bulunan balgamın buharlaşıp kas dokusu içerisinde kontrolsüz ve
tespit edilemeyen fibromiyalji hastalığını tetikler.
Kadın ve soğukluk
Kadın mizacı erkeklere nispeten daha soğuk ve ıslak olmakla
birlikte bu soğukluğun artması ıslaklığın bedenden tahliyesini ya çok
yavaşlatır veya nerdeyse imkânsız hale getirir bu ise kadın mizacında baskın
olan balgam hıltının gittikçe durağan hale gelmesine ve donmasına yani balgam
hıltının yanmasına sebebiyet verir.
Siyatik, sinir sıkışmaları, eklem kilitlenmeleri, kireçlenme
gibi hastalıklar balgam hıltının donması yani balgam hıltının yanması sebebiyle
ortaya çıkan hatalık çeşitleridir.
Mizacında soğukluk galebe olan kadınlar ihtiyaç azlığı ile
ortaya çıkan davranış durumlarını sergilerler.
Kadın ve ıslaklık
Kadın mizacındaki itidal ıslaklık artınca bedenlerinde
gevşeme belirli durumlarda terleme fazlalığı ortaya çıkar. Meşâm olarak
adlandırılan ter gözenekleri yeterli genişlikte ise bu rahatsızlık kolay tedavi
edilir, fakat tersi durumlarda bedendeki balgam ödem olarak tutunmaya başlar.
Öncelikle sindirim yavaşlar, nüzüc ağırlaşır. Madde yani besin çürümeye başlar
bağırsak tembelliği, mide ekşimesi, imtila yani doluluk ve soğuk kabızlık başlar.
Kısmen de olsa karaciğer soğuması sonucu karaciğerde safra
ve balgam birbirine karışıp kristalleşir bu da karaciğer kanserini tetikler.
Kadınlarda ıslaklık sebebiyle galebe olan balgam hıltı
tahliye edilemezse başta soğuk migren el ve ayaklarda ise fil ayağı olarak
bilinen lenf ödem problemleri baş gösterir.
Kadın ve kuruluk
Kadın mizacındaki itidal ıslaklığın azalması birkaç sebepten
dolayı oluşur. Bunlar sırasıyla yetersiz beslenme, aşırı sıvı kaybına sebep
olan terleme, aşırı sıcağa maruz kalmak, zayıflama maksadıyla bilinçsiz diyet
ve egzersizlerdir.
Yetersiz beslenme veya günümüzde popüler olan açlık
diyetleri kadın mizacında mutedil derecede olması gereken kan ve balgam
hıltının sıhhi derecede oluşmamasına sebebiyet verip çoklu organ yetmezliğine
varan tahribatlara dahi yol açar.
Durdurulamayan terleme de eğer kaybedilen su yerine
getirilemezse ciltte kuruma ve kırışma, tende matlaşma iç organlarda mutedil
nem dengesinin sebep olduğu sürekliliğin bozulmasına sebep olur.
Aşırı sıcağa maruz kalma sebebiyle ortaya çıkan kuruluk aynı
zamanda safra hıltının da artmasına sebep olarak geçmiş devirlerde nadiren
şimdi ise ne yazık ki giderek artan karaciğer problemlerini ve safravi
hastalıkları tetikler.
Zayıflama maksatlı bilinçsiz ve uzun süreli diyetler ve
egzersizler özellikle modern dünyada fit beden kadınların popüler olması sonucu
toplumumuzdaki kadın imajını tahribata uğratmıştır. Bu durum güçlü kadın modeli
yaratmak uğruna kadınlarımızın ruhen başıboş bırakılmasına bedenen ise
yaratılış gayelerindeki annelik müessesesine ağır tahribat vermiştir.
Demevi kadın
Demevi kadınlar erkeklere nispeten daha balgami olmakla
birlikte kendi hemcinsleri içinde en sağlıklı ve mutedil mizaca sahiptirler.
Fakat cinsiyet mizaçlarındaki balgamilik ilerleyen yaşlarda onların kilo
almasına engel olamaz. Demevi kadınlar
erkekler kadar olmasa da yine de demevi hastalıklara maruz kalma potansiyelini
taşıyıp aynı zamanda balgami hastalıklara da yakalanma riskini taşırlar.
Safravi kadın
Mizaçlarındaki soğukluk ve ıslaklık sebebiyle safravi
kadınların hal mizaçları öncelikle kavmi ve cibilli daha sonrasında ise
mesleki, beslenme, iklimsel veya diyet ve egzersiz sonucu arızi olarak ortaya
çıkar.
Cinsiyetlerindeki yaratılış özellikleri soğuk ve ıslaklık
sebebiyle hangi derecede olursa olsun erkeklerle kıyaslandıklarında erkekler
kadar sıcak ve kuru olamazlar. Hatta bu sebepten dolayı kimi mizaç uzmanı
hocalar kadınlarda safravi mizaç yoktur gibi yanlış bir kanıya dahi
varmışlardır.
Konuya şöyle bir açıklık getirelim, karaciğer ve safra
kesesi erkek ve kadınlarda ortak organlardır. Nüzüc ve safra hıltı depolanması
bu organlar sayesinde olur. Safra sebepli hastalıklar hem kadınlarda he hem de
erkeklerde görülür fakat nispetleri farklıdır. Bu da cinsiyet farklılığı
sebebiyle nispi soğukluk ve sıcaklık, ıslaklık ve kuruluk farklılığına işaret
eder. Fakat hiç bir safravi kadın safravi bir erkek kadar aynı görüntüyü
veremez bu da cinsiyet farklılığı sebebiyledir.
Hal durumu olarak safravi kadınlar demevi erkekler gibi
özellikler gösterir. Safravi kadınlar genç yaşlarında aşırı kilosuz ve zayıf
olmakla birlikte orta yaş ve üzerinde aşırı kilo almamakla birlikte demevi bir
genç kız özelliği gösterirler. Gençliklerinde sara sebepli hastalıklara
yakalanabilme potansiyeline sahip kadınlar orta yaş ve üzerinde demevi kadınlar
gibi hastalıklara yakalanma potansiyeli taşırlar. Bu durum onların yaş sebebiyle
mizaçlarındaki balgamiliğin galebe çalması durumunun belirtisidir.
Balgami kadın
Kadın mizacı erkeklere nazaran daha soğuk ve ıslaktır.
Balgami kadınlar gençlik dönemlerinde her ne kadar kilo almasalar bile yaşları
ilerledikçe mizaçlarındaki soğukluğun ve ıslaklığın ayrıca galebe olması
sebebiyle çok hızlı kilo alırlar.
Balgami kadınların mizaçlarındaki soğukluk sebebiyle
doğurganlıkları azalır. Doğum yapsalar bile gerek hamilelik dönemlerinde, gerek
se emzirme dönemlerinde bebeklerini yeteri kadar besleyemezler. Bu bahis
hamilelik ve bebek bakımı bölümünde daha detaylı olarak incelenecektir.
Cinsiyet mizacı soğuk ve ıslak olan kadınlarda gerek asli
gerekse arızi balgam artışı nüzüc yani sindirimlerinin yavaşlamasına sebep
olduğu gibi hayvani kuvvetlerinin de azalıp ihtiyaç durumlarını menfi yönde
etkiler. Çalışma ve hayata katkı istekleri azalır, durağanlıkları artar. Cinsel
istekleri neredeyse sıfırlanır hayattan tat alamaz hale gelirler bu durum
onlarda depresyona yol açar.
Mide ve bağırsak problemleri, böbrek sıkıntıları, rahim
hastalıkları, eklem hastalıkları, lenf ödem problemleri, tiroit, problemleri
hormonal hastalıklar, nezle türevleri, soğuk baş ağrıları en çok balgami
kadınlarda görülür.
Yukarıda saydığımız hastalıklar ayrıca kan fasitliğinden sebep olarak da ortaya çıkar.
Sovdavi kadın
Kadınlarda sovdavilik asli olarak genellikle kavmi veya
cibilli miras sebebiyle vardır. Arızi olarak ise beslenme, iklim, coğrafi
değişiklik, yetersiz beslenme, yanlış diyet ve egzersizler, araz-ı cismani sebeplerinden
ötürü ortaya çıkar.
Sovdavi kadın beslenme ve diyeti düzelmediği sürece
neredeyse hiç kilo alamaz. Mizacındaki kuruluk iki katına çıkarken ıslaklık ise
gün geçtikçe yok olur. Genç yaşında zaten çok az olan enerjisi giderek azalır
düşünsel yapısı giderek giriftleşir, negatifliği giderek artar.
Ten rengi giderek kararır mizacındaki kuruluk atışı dış
organları dâhil olmak üzere iç organlarına da sirayet eder. Sovdavi kadın günü
değil geçmişi yaşar. Yapılan her işte illa bir pürüz arar. Titizliği had
safhadadır.
Bedensel olarak mizacındaki kuruma zaten soğuk olan cinsiyet
mizacı ile ayrıca soğukluk ile birleşince hastalıklar had safhaya ulaşır. Soğuk
şişler olarak bilinen kist ve miyomlar vücudunda birden fazla organa sirayet
eder.
Ne yazık ki en çok kanser vakası sovdavi kadınlarda görülür.
Beyin organlar içinde soğuk mizaca sahip sınıflandırmadadır.
Sovdavi kadınların detaycılık, geçmişe dönük düşünceleri hem başlarına gelen
olumsuz vakaları büyütmelerine sebebiyet verir hem de beyinde soğukluk ve kuruluğun
artması sebebiyle bu gibi problemleri unutamamasına yol açar.
Dertleşmeyi değil de dertleri içinde yaşamayı tercih eden
sovdavi kadınlarda özellikle nur elementinden yoksun batı dünyasında intihar
vakaları daha çoktur.
Buradaki bahisleri işlerken bizim Müslüman olduğumuzu ve
elhamdülillah nur elementinden nasibini almış bulunan kullar olduğumuzu asla
göz ardı etmeyelim.
İnsan sadece dört elementten yaratılmamıştır. Nur bizlerin
mayasında var olup hele ki cüz-i irademizle seçtiğimiz dinimiz rabbimizin
bizlere şah damarımızdan da yakın olduğunu vaaz eder.
Kadınlar teklif ve öneri veren değil teklif edilen ve
öneriye maruz kalan insanlardır bu onları erkekler kadar dışa dönük olmayıp
daha içe dönük ve gizemli kılar. Her kadın neredeyse keşfedilmesi için kâşifini
bekleyen bir kıtadır. Kadınlar içini açamaz bu erkeklerin meziyetidir.
Erkekler mizaçlarındaki sıcaklık ve kuruluk sebebiyle
kadınlara nazaran daha atılgan ve daha dışa dönük oldukları için daha basit bir
yapıya sahiptir.
Kadınlar ise erkeklere nispeten daha soğuk ve ıslak mizaca
sahip oldukları için daha içe dönük ve gizemlidirler ve öyle olmaları da en
doğrusudur. Bu yaratanın takdiridir.
Bu yapı kadınları daha kırılgan hale getirir. Konuyu bu
şekilde açıklamayı en sona bırakmayı daha doğru bulduk elbette en doğrusunu
Allah bilir.
....
Yeni konu arazi arızalara göre yaşanabilecek hastalıklar
1. Coğrafya sebepli hastalıklar:
Coğrafya bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi
belirleyen, niteleyen fiziksel, ekonomik, biyolojik, insansal ve siyasal
gerçekliklerin tümüne verilen isimdir.
İbni Haldun mukaddime adlı eserinde “ Coğrafya Kaderdir”
tespitini yapmıştır. Coğrafya insan mizacında değişmez özelliklerin belirleyici
sebebi olduğu gibi kaçınılmaz olan coğrafya sebepli iklime ve tekdüze
beslenmeye maruz kalma sonucu hastalıkların ortaya çıkmasına da yol açar.
Coğrafya kendi dinamikleri içinde kültür oluşumuna da sebep
olur. Kültür ise beslenme giyim ve folklora etki eder.
Biz burada coğrafyayı etkileyen yeryüzü bölümlerinin hangi
hastalıklara sebep olacağını inceleyeceğiz
Yeryüzü yani dünyamız güneş sistemimiz içinde en mutedil
gezegen olup her köşesinde insan hayatına elverişli bir yerleşim yeri olmakla
birlikte yine kendi içinde farklı özelliklere de sahiptir. Bu durum da coğrafi
özelliklerin en belirleyici kısımlarını oluşturur.
Yerkürenin coğrafi özellikleri kutuplar ve ekvator bölgeleri
arasındaki parçalar dikkate alınarak incelenir.
Bunlar sırasıyla:
1 Kutuplar: Soğuk ve ıslak
2 Tundralar: Soğuk ve kuru
3 Dönenceler: Sıcak ve ıslak
4 Ekvatoral bölge: sıcak ve kuru
Bu dört ana bölge kendi içinde arazi arızalarının etkisiyle
ve geçiş nispetleriyle binlerce coğrafi mizaç yapısını oluşturur.
Kutuplar ve kutup dairesi: Kutup noktaları kuzey ve güney
bölgelerinde güneş ışınlarından en az şekilde istifade eden bölgeler olmaları
sebebiyle yılın yarısını gece diğer yarısını ise gündüz olarak geçirmekle
birlikte en soğuk bölgeleri olarak bilinirler. Burada yaşam ve insan nüfusu
oldukça azdır.
Kutup noktası ve kutup daireleri toprak üstünü örten buz
katmanları sebebiyle tarıma hiç elverişli değildir.
Tarıma elverişli olmayan bu bölge burada yaşayan insanların
bitkisel besinleri alamamalarına sebep olur. Kutup dairesi insanları gıdalarını
deniz ürünlerinden ve yılın belirli dönemlerinde avladıkları göçmen deniz
kuşlarından temin ederler. Bu tekdüze beslenme ve kısıtlı ve etkisiz yaz
dönemleri bin yıllar boyunca o bölgenin insanını safravi hale getirmiştir.
Kutup dairesi insanlarının dışarıdan aldıkları deniz
ürünleri aşırı omega yağı yüklemesi sebebiyle mizaçlarında safra hıltının
artmasına sebep olmuştur.
Bu mizaç durumu bulundukları aşırı soğuk ve ıslak bölgede
hayatta kalmalarını sağlarken mahrum kaldıkları sebzeler ve meyvelerin
sofralarından eksik olması da vitamin ve minerallerden uzak kalmalarına yol
açmıştır.
Vitamin ve minerallerden uzak kalan bu bölge insanları
safravi mizaç olmalarına rağmen sıhhatli olsalar dahi çok uzun boya sahip
olmamakla birlikte nebati – yani büyüme kuvvetleri düşük olup yaşlanma eşikleri
ise daha çabuk seyreder.
Bulundukları coğrafyanın sert koşulları ve kısıtlı beslenme
kaynakları genetik olarak bağışıklık sahibi olsalar dahi ardından birçok immün
sistem hastalıklarını da beraberinde getirmektedir.
Tundralar bölgesi: Tundralar bölgesi yazları sıcak kuru
etkiye sahip olup kışları ise daha çok soğuk kuru etki verir. Bu bölgeler geniş
toprak yapısına sahip olmakla birlikte verimsiz bir tarım alanlarını meydana
getirirler.
Tundralar bizim kültürümüzde bozkır olarak genel dünya
kültüründe ise stepler olarak anılır.
Genel yapısı kayalık çakıllık veya kumul bir yapıya sahiptir.
Bu coğrafya köklü medeniyetlere ev sahipliği yapmakla birlikte yüz yıllar
boyunca hayvancılıkla geçimini sağlayan ve çoğunlukla göçebe toplumları
barındırmıştır.
Step, bozkır, tundra bölgeleri ıslaklığı az olup kuruluğu
ise fazla olan bölgeler olmaları sebebiyle üzerinde yaşayan milletlerin
toplumsal mizaçlarında safravi ve sovdavi etki göstermiştir.
Özellikle Rusya, Doğu Türkistan, Kafkas halkları, Özbek ve
Tatar toplumları yüzlerce yıl bu coğrafyada yaşamışlardır.
Yukarıda adlarını saydığımız milletlerin genel mizaç
kökenleri eğer farklı toplumlarla melezlenmeye girmemişlerse sovdavi veya
safravi mizaç durumunu daha çok gösterirler.
Bu bölgedeki bitki örtüsünün az olması yine bu bölgedeki örnek gösterilebilir.
Tundra coğrafyasında yaşayan toplumların genel geçer
hastalıkları gerek sıcak olsun gerekse soğuk olsun ortak özelikleri kuruluk
üzerinedir.
Bu bölgelerin insanları genel olarak sovdavi veya safravi
mizaç yapısına sahip hastalıklar yaşarlar.
Dönenceler:
Dönence 23° 27' kuzey ve güney enlemlerinin ismidir. Burada güneş ışınları kuzey ve güney yarım kürelerde yeryüzüne dik açı ile geldikleri son enlemdir. 2 tane dönence vardır. Kuzey yarım küredeki dönence Yengeç Dönencesi, güney yarım küredeki dönence ise oğlak dönencesi olarak isimlendirilmektedir.
Dönenceler tundralar bölgesi ile ekvator kuşağı
arasında yer alırlar.
Bu bölge toplumları her ne şekilde olursa olsun dört mevsimi
yaşarlar. Dönenceler bölgesinde yaşayan insanlar bu sebepten dolayı hem her mevsimden
istifade ederler hem de toplumsal olarak en mutedil mizaca sahiptirler.
Sahip oldukları mutedil mizaç durumunun mutedilliği aynı
zamanda tüm etkilere karşı açık olmalarına da sebebiyet verir.
Mutedil mizaç sahipleri sıcaklıktan ve soğukluktan, ıslaklıktan
ve kuruluktan etkilenir. Mutedil mizaç sahipleri sürekli kontrol altında
olmalıdır.
Dönenceler bölgesi insan nüfusunun en yoğun olduğu bölgeler
olması sebebiyle salgın hastalıklara da potansiyel taşır.
Bu bölge bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğinin en yoğun
olduğu bölgedir. Mutedil gezegen olan dünyamız en aşırı iklimsel etkisi olan
bölgelerinde dahi hayata müsaade eder.
Örnek vermek gerekirse kutup bölgelerinde gerek denizde,
gerek ise buzun üzerinde hayatını devam ettiren canlılar vardır. Aynı durum
kutup bölgelerinin tam tersi olan çöller içinde geçerlidir. Çöl bölgeleri
kutupların tam tersi bir etkiye sahip olmasına rağmen oralarda da çok çeşitli
olmamakla birlikte kendi coğrafi yapısına uygun bitki ve hayvan çeşitliliği
vardır.
Mutedil olan gezegenimizin en mutedil olan bölgelerinde ise
gerek karmaşık yapıya sahip olan canlıların olmasının kaçınılmaz olduğu gibi.
Gerek ise mikro organizmalarında çeşitliliğinin olması kaçınılmazdır. Bu durum
ise mikrobik hastalıkların mutedil coğrafyalarda olma potansiyelini hazırlar.
Ekvatoral bölge:
Sıcak kuru bölge. Isanlari sovdavi, zenci
Ekvator kuşağı bölgesi güneşten en fazla
istifade eden bölgedir. Arazi arızaları haricinde incelendiğinde bu bölge sıcak
ve kurulukta en yüksek seviyede olan bölgedir.
Sıcaklık ve kuruluk baskın geldiğinde ve özellikle tatlı su
kaynaklarından uzak kalındığından ortam çölleşir.
Sıcaklık ve kuruluk insanda öncelikle su kaybına sebep olur.
Su kaybı ilk olarak mizacı kuru organları etkiler burada öncelikle cilt ve
kıllar sıkıntı yaşar vücutta kuruluğun arttığına dair ilk belirtiler cildin
kalınlaşması ve kırışıklığın artmasıdır.
Ardından kaslarda gerginlik ve kramplar başlar. İlerleyen
dönemlerde karaciğer kaynaklı hastalıklar kaçınılmazdır.
Sıcaklık ve kuruluk insanda düşünsel olarak odaklanma ve
dikkat dağınıklığına ve inatçılığa da yol açar.
Ekvator kuşağı bölgelerinde yaşayıp aynı zamanda karasal
iklime de maruz kalanların toplumsal inatçılığı aslında bu sebeptendir.
Yorumlar
Yorum Gönder