ASİSTANLAR 1 Dünya mizacı
Wikingler +
Hindistan +
İngiltere +
Fransa + tekrar gözden geçir
Almanya (şeş kaydı yok, metni oku)
Japonya, ses kayıtları dinlenip not alınacak, metni oku.
Mısır ve inkalar -
Arap ve yahudi kıyas-
Asistanlar grubunda, ülkelerin tarihsel, mutfak, genel kültür, giyim - kuşam gözetleyerek, bu toplumun, bu halkın mizacının ne olacağını tahmin etmeye çalışmıştık.
Bu ülkeler dünyanın genelgeçer eski kavimleri. Yani dünyanın mizacını oluşturan ana etken milletler.
Adaların mizacı, kıysal kesim, karasal iklim,
İklimleri soğuk ıslak ama mizaçları daha soğuk ıslak balgami. Muhammed Hoca bahsetmişti, iklimin mizacı neyse toplumun mizacı tam tersidir diye. Burada ingilizlerde iş biraz değişiyor. İngilizler balgami kere balgami adamalar. Kendilerinde de islamiyet az olduğu için, fesatlıkları yükseliyor.
Toprak, cibilli kısmını bulmak için fiziki özelliklerine bakacaksınız. Bunlar gibi birçok etken var mizaç bulmada. (Çok önemli, sadece toprağının yapısına, verdiği mahsüllere bakarak, o bölgenin insanı mizacı hangi gıdalarla besleniyor, buna bakarak mizacı bulunabilir.)
TEKRAR BAK- DÜZELT Tarihte, sur, kale.
Instagram Hangi mizaç sur - kale yapmaya müsaittir. Çin'de de Çin Seddi var. Bunlar toplumsal mizaçların özellikleridir. İçe dönüklük savunmacı, saldırgan, dışarı dönük, akınları olan mizacı olan toplumlarda kale, Sur, hisar gibi taktikler yoktur. (devamı aşağıda.)
......................................................................................................
Arap ve yahudi kıyas
Ses kayıtları var. Aktar
...............................
MISIR VE İNKLAR
Word, resim, ses kayıtları var. Buraya aktar
....................................
JAPONYA VE ÇİN KIYAS
Ses kayıtlarını yaz
...............................
Word dosya:
Çin mutfağı dünyaca tanınan zengin içeriklere sahip bir mutfaktır. Dünyanın en zengin mutfak kültürleri arasındadır. Doğu kültürünü de içinde barındıran Çin oldukça geniş bir coğrafyaya egemendir. Uzak Doğu kültürünü içinde barındıran bu mutfağın çeşitliliği oldukça fazla nüfusa sahip olmasından dolayı da denilebilir. Oldukça köklü bir tarihi vardır bu mutfağın, bin yıllarla değerlendirilir. Bu yüzden Çin Mutfağı; Chuan, Hui, Yue, Su, Zhe, Xiang, Hu ve Lu yemekleri şeklinde sekiz bölgesel mutfaktan oluşmaktadır. Çinliler için yemek; sağlık, şans ve zenginlik gibi olguları temsil etmektedir.
Çeşitli tatlara hâkim olan bu mutfakta, pirinç, sebze ve hamur ön plandadır. Bu yiyecekler bölgelere göre de değişiklik gösterebilir. Örneğin Pekin mutfağında et ağırlıklı besinler karşımıza çıkmaktadır. Ama pirinç tüm mutfağa istisnasız hakimdir. Pirinçten yapılan çok çeşitli yemekleri mevcuttur, Çin Pilavı akla ilk gelenlerdendir. Pirinci sadece pilav için değil birçok çeşitli alanda kullanırlar. Pirinç unundan, Pirinç Unu Makarnası, Çin Mantısı ve Noodle bunların başlıcalarındandır. Noodle, Çin eriştesinden yapılan en ünlü makarnalarındandır.
Bunun dışında soya fasulyesi başta olmak üzere fasulye türlerinin yer aldığı sebzeler de bu mutfakta kendilerine yer bulmaktadırlar.
Çin mutfağının vazgeçilmezleri arasında, soslar ve baharatlar bulunur. Her yemeğe göre ayrı bir sos ve baharat hazırlanır. Hemen hemen her et yemeğinde de Soya Sosu kullanılır.
Çin mutfağında hemen hemen her malzeme kullanılır. Yemekleri Wok adı verilen derin tavalarda pişirilmesi ile tanınan bir mutfaktır. Kendilerine özgü ana malzemeler, soya fasülyesi, soya sütü, soya sosu, tofu’dur. Tofu, soya sütünün peynir gibi ısıtılması ile edilir.
Bu mutfakta zeytinyağı bulunmaz, bunun yerine Susam Yağı tercih edilir. Alışılagelmiş standart mutfak özelliklerini taşımayan bu mutfakta, sebze ağırlık beslenme neredeyse gelenektir. Kendilerine has sebzeleri mevcuttur, bunlardan bazıları; Çin Brokolisi, Su Teresi ve Çin Lahanası’dır. Sebze ağırlıklı beslenme yanında az da olsa tüketilen et yemekleri de mevcuttur, et olarak domuz ve eti daha çok tercih edilir. Bazı bölgeler de balık tüketimi fazladır. En sevilenleri Karides ve Midyedir. Bu balıklar hızlı ateşte pişirilerek sebze eşliğinde tüketilir. Her Çinli canlı olarak besinlerini tüketmez. Bu algı daha çok ormanlık alanlardaki yerleşimlerde hâkimdir. Tezgâhlarda kurt, çekirge, köpek balığı yüzgeci satıldığını görmek mümkündür.
Kahvaltı kültürleri de alışılmışın dışındadır. Mayalı hamurdan elde edilen ekmekler, yağda pişen yumurta ve sebzeler, turşu ve lapalar, çorbalar tercih edilir. İçecekleri de Çin Çayı’dır. Çinliler için çay toplum, tarım ve tarih anlamlarına gelmektedir. Çinlilerin tükettiği çayın neredeyse tamamı yeşil çaydır. Çinlilerin alkollü içecekleri Jiu en meşhur olanlarındandır. Şarap veya pirinç şarabı olarak anlaşılmaktadır.
Çin mutfağı zengin bir besin kaynağına sahiptir ve yemekleri vitaminlidir. Bu özellikleri de pişirme tekniklerine önem vermelerinden alırlar. Deep Fryolarak bilinen pişirme tekniğini kullanırlar. Bol ve kızgın yağda, besinleri kısa süre tutarak tekniğin ana öğesidir. Bunun dışında yemeklerde renk, aroma, tat, görünüm ve servis şekli çok önemlidir.
Japon Yemekleri
Bir ülkeyi daha iyi tanıyabilmek için o ülkenin yemeklerinden yemek lazımdır. Bir ülkenin yemekleri o ülkenin ulusal karakterini, lezzet tercini, estetik anlayışını, hayat biçimini vb. gösteren öğelerden biridir. Bu sebeptendir ki Yemek Kültürü denilir. Japon mutfağı deyince insanların ilk aklına gelen sushi olur fakat aslında, tempura, sukiyaki, udon, okonomiyaki, soba, ramen vb. yemekleri ile çok çeşitli ve zengin bir mutfaktır. Aşağıda Japon mutfağından sizler için seçtiğimiz bazı önemli yemekleri ve kısa açıklamalarını bulacaksınız.
Japon mutfağı deyince pirincin önemini vurgulamadan geçmek olamaz. Biz Türklerdeki ekmek kültürü neyse Japonlarda da pirinci aynı şekilde görebiliriz.Bunun yanında bir ada ülkesi olması dolayısı ile balık ve deniz ürünleri, birçok kültürün Çin’den gelmesinden dolayı da Çin mutfağının etkileri de oldukça hissedilebilir.
Birçok kaynak Japonların uzun yaşamalarını yemek adetlerine bağlamaktadır. Japon mutfağını yakından incelediğinizde bunda oldukça büyük bir gerçek payı bulabilirsiniz. Buna başlıca örnek vermek gerekirse Japonlar doğaya olan bağlılıklarından dolayı mümkün olduğunca yemeklerinde kullandıkları malzemelerin doğal özelliğini bozmamaya gayret ederler.
Aşırı baharatlı, tuzlu veya tatlı yemeklere Japon mutfağında rastlamanız oldukça nadirdir. Japonya’da bir restorana gittiğinizde en zor bulacağınız şet tuz olacaktır, genelde Japonlar bizlerin tuz serptiğimiz yerlerde soya sosu kullanırlar. Aynı şekilde bir Japon için Türk tatlılarımız aşırı tatlı olması sebebi ile bir işkenceye dönüşebilir. Japon yemekleri biz Türkler için ilk başta oldukça lezzetsiz, tatsız gelebilir, fakat eğer alışırsanız inanıyorum ki vazgeçemeyeceğiniz yemekler arasında baş sıraya girecektir.
Pirinç Pilavı (Gohan)
Pirinç pilavı Japonya’da öğlen ve akşam yemeklerinde yan yemek, sabah kahvaltısında ise çiğ yumurta ve soyu sosu (tamago-kake-gohan), natto veya diğer soslar ile karıştırılarak ana yemek olarak yenir. Japon pilavı yağ, tuz veya diğer tatlandırıcılar konulmadan sadece haşlanarak yapılır ve genelde yemeğin yanında veya sonunda servis edilir.
Miso Çorbası
Miso çorbası sabah, öğlen ve akşam yemeklerinde yan yemek olarak gelir. Miso adı verilen, ezilmiş soya fasulyesi macununun sıcak su ile karıştırılması ile hazırlanır. İstenirse içine nori, yeşil soğan gibi tatlandırıcılar da konulabilir.
Sushi
Sushi birçok kişinin düşündüğünün aksine “çiğ balık” değil sushi sirkesi ile hazırlanmış sushi pilavı yemekleridir. Ve birçok değişik sushi çeşitleri mevcuttur.
Sashimi
Sahimi çeşitli çiğ balıklardan hazırlanan bir yemektir, doğru ve taze balık ile hazırlanmış ise tadına doyum olmaz. Genelde soya sosu ve wasabi (yaban turpundan yapılan çok ama çok acı bir çeşit macunsu tat verici) karıştırılıp bu karışımın içine batırılarak yenir.
Onigiri
Onigiri için Japon sandviçi ifadesini kullanırsam sanırım yanılmış olmam. Etrafı nori (kurutulmuş yosun) ile kaplı sushi pilavından yapılan ve ortasında umeboshi (turşusu yapılmış Japon eriği), karides, tavuk, ton balığı, somon balığı vb. bulunan oldukça popüler bir yiyecektir.
Domburi
Üzerinde tempura (tendon), dana eti (gyudon), yumurta ve tavuk (oyakodon), tonkatsu (katsudon) gibi yiyecekler bulunan ve büyükçe bir kase ile servis yapılan bir yemek çeşididir.
Kare Raisu
Köri sosu ile yapılan içinde tavuk, havuç, patates olan ve istenirse üzerine tonkatsu vb konularak da yenilen bir yemektir. Köri orijin olarak Hindistan’dan gelmedir fakat, yüz yıldan fazladır Japon mutfağında kullanılmaktadır.
Soba
Soba, kara buğday ve buğday unundan yapılan geleneksel bir Japon yemeğidir. Makarna gibi incedir, çeşitli ekler ile sıcak veya soğuk olarak yenilir.
Udon
Udon’da aynı soba gibi servis yapılır. Buğday unundan imal edilir. Fakat soba’dan daha kalın ve daha açık renktedir.
Ramen
Ramen için ben Japonya’nın “döner ekmeği” ifadesini kullanacağım. Aslen Çin’den gelmiştir, fakat Japonya’da o kadar popülerleşmiştir ki Japon mutfağının vazgeçilemez bir parçası olmuştur.
Yakitori
Sözlük anlamı “tavuk ızgarası” demektir. Tavuğun çeşitli parçaları ve organları küçük şişlere dizilerek ve tatlı bir sosa batırılarak yapılır.
Tempura
Tempura ekmek kırıntılarına batırılmış deniz mahsulleri, sebze veya mantarların tavada kızgın yağ ile kızartılması ile yapılır. Orijin olarak 16. yy’da Portekizliler tarafından Japonya’ya gelmiş fakat bütün dünya da Japon yemeği olarak ün salmıştır.
Okonomiyaki
Bu yemeğe ise un, lahana, et, deniz mahsulleri ile hazırlanan bir tür Japon pizzası diyebiliriz. Restoranlarda genelde size hamurunu ve malzemelerini ayrı ayrı getirirler, ve siz masada bulunan ızgara üzerinde kendi keyfinize göre karıştırıp hazırlar ve yersiniz. Eğer Japonya’da Kansai bölgesine giderseniz mutlaka bir okonomiyakiciye uğramanızı şiddetle tavsiye ederiz.
Gyoza
Gyoza bizim mantımıza çok benzer. İçerisinde bol sarımsak, çeşitli sebzeler ve et karışımından bir malzeme bulunan hamurun ızgarada kızartılması ile yapılır. Gyoza da Japonya’ya Çinden gelmiş yemektir.
Sukiyaki
Sukiyaki masa üzerine bir ısıtıcı, onun üzerine de kaynar su ile dolu bir tencere koyarak servis yapılır. Malzemeler (ince kesilmiş et, çeşitli sebzeler, mantarlar ve tofu) çiğ olarak gelir. Yiyecek kişiler bu malzemeleri masadaki kaynar suya batırıp ısıtır ve ellerinde bulunan içinde çiğ yumurta olan kaseler batırarak yerler.
Samuray eski Japonya’daki soylu asker sınıfı için kullanılan bir terimdir. Samuray, eski Japoncada “hizmet etmek” manasına gelen saburau kelimesinden türemiştir. Savaş, Japon kültüründe önemli bir yere sahiptir. Ülkenin önemli klanları birbirleriyle pek çok kez karşı karşıya gelmiştir. Japon topraklarının sadece %20’sinin tarıma elverişli oluşu, toprak kavgasını doğurmuştur. Toprak savaşları da hem dinsel, hem de fiziksel gelişim ve mücadele yöntemlerini gerektiğinden, samurayların gelişimi de bu olguya dayalıdır.
M.Ö. 660’da “Ölümsüz Savaşçı” adıyla bilinen Jimmu Tenno, bir kabilenin başına geçti. Tenno ve kabilesi Yamato bölgesine yerleştiler. Yamatc Klanı Asya’ya çeşitli seferler düzenledi. Kore ve Çin’in kültürel zenginliklerinden, teknolojilerinden ve savaş sanatlarından etkilendiler. İmparator Keiko, tarihte “Shogun” unvanını taşıyan ilk kişi oldu. Bir nevi generallik rütbesi gibi de anlaşılabilecek Shogun unvanı, Keiko’nun savaş sanatlarında geldiği üst noktayı da belirliyordu. Onun oğlu Prens Yamato’da savaş sanatları konusunda çok yetenekliydi. Korkusuz, güçlü, gözü pek bir genç olarak tanındı ve Samuraylık anlayışında bir örnek teşkil etti. Samuraylar “buşido” anlayışını temel almıştır. Buşido, “Savaşçının Yolu” anlamına gelir. Buşido felsefesinden korkunun yeri yoktur. Samuray, ölüm korkusunu yenmiş kişidir. Bu, kişiye dinginlik kazandırır ve efendiye sadakat sağlardı. Samuray (şövalye), Buşi (savaşçılar). Bu insanların bir kısmı yönetici sınıflara bağlıydılar. Bir kısmı ise para karşılığı savaşırlardı. Samuraylar Japon askeri sınıfının üyeleriydi. Daimyo olarak bilinen Japonya’nın feodal lordlarına bağlı savaşçılardı. Bu savaşçılar buşhido veya savaşçının yolu denilen eşsiz bir etik kodu ile yaşadılar. Bu felsefelerine göre ustalarına sadık kalmak. Sert bir öz disiplini korumak ve etik davranmak bu felsefenin en önemli noktalarıdır, samuraylar yayalar, oklar ve mızraklar gibi mücadele için çok çeşitli silahlar kullanırdı. Samurayların geçmişi özel kılıçları ve samurayların mücadele yetenekleri nedeniyle ünlenmiştir. 1605 yılında Japonya’nın gelmiş geçmiş en ünlü samurayı Miyamoto Musaşi, savaşçı yetiştirmek için bir okul açtı. 30 yaşına gelmeden 60’ın üzerinde kılıç dövüşünden galip çıkmayı başaran bu usta, yıllarca kendi okulunda dersler verdi. 1615 yılında bir başka tanınmış Samuray, Tokugawa Ieyasu, samuraylık hakkında bir kitap yazdı ve Samurayların barış zamanı yaşam biçimleri konusunda çeşitli bilgiler verdi.
Samuray geleneği, 1876 yılında İmparator Meji tarafından ortadan kaldırıldı. Kılıç taşıma kanunlarını değiştiren Meji, Samuraylığı tarihe karıştırdı. Ancak ve ancak imparatorluk ordusunda bazı rütbeli subaylar tören amaçlı kılıçlar taşırdı. 20. yüzyılda kılıç tekrar serbestleşti; ancak askeri kullanım dışında sportif gelişim için kullanılmaya başlandı. II. Dünya Savaşı’ndan da hatırlanacağı gibi tüm rütbeliler, hatta kamikaze pilotları da kılıçlıydı. Bushi öğretisinde, hece olarak geçen “shi” ibaresinin aynı zamanda ölüm demek olduğunu hatırlatalım. Yani, bir nevi bushidoka, ölüm korkusunu ye…
Mix - Japon müziği: http://www.youtube.com/watch?v=AK51LblcEOw&list=RDQMlzU7iIz29tI
Japon müziği
Buraya kadar imparatorluk dönemi Japon kültüründen örnekler verdik.
Japonya nın Osmanlı İmparatorluğu ile munasebeti, ikinci dünya savaşı ve sonrasını da dikkate alalım...
......................................... Okunmadı , okunacak
ALMANYA (word. Ses kaydı yok.)
teutonic knights: avrupa’da 8 yy’la yakın sure varlığını korumuş bir şövalye kurumudur. orta çağda 3.haçlı seferleri esnasında (i.s. 1190) kudüste kutsal topraklarda önceleri hastane olarak kurulmuş bir çatının papa innocent iii tarfından tanınan bir şövalyelik düzenine dönüşmesiyle oluşmuş ve 19 yy.’da napolyon dönemine kadar yaşamayı başarmıştır.
bu düzene bağlı şövelyelerin dilden dile dolaşan öyküleri onları birer mith haline getirmiştir. bir manada vietnam yenilgisine karşı günümüz amerikan ikonu rambo nasıl oluşmuş ise orta çağ avrupası için de totonlar odur
Ari ırk ve Almanlar:
Alman diktatör Adolf Hitler'in ırk sıralaması ikinci Dünya Savaşı'nda yıkımlara sebep olmuş ve kendi sapık düşünceleriyle dünyaya felakete sürüklemiş bir sınıflandırmadır.
Hitler'in sıralamasına bakarsak Hitler, saf aryan ırkının üstünlüğüne inanan Darwinizm ve Mendel'in izinden yola çıkarak çeşitli felsefik düşüncelerden de etkilenerek Aryan ırkının üstünlüğünü savunan bir politika izlemiştir. Üstün ırk Aryan ırkı ideolojisi, kayıp Atlantis kıtasına kadar uzanmaktadır. Bu inanca göre kayıp Atlantis kıtasının En üstün ırkı Aryanlardır. Bu kıtadan kalma olan Üstün ırk, bugün İskandinav ve Alman topraklarında yaşayan karışmamış bir ırktan oluşmaktaydı.
Darwin teorisinden de etkilenen Hitler, bu teoriye göre en Güçlü'nün hayatta kalması prensibinden yola çıkarak Evrim teorisini İnsan ırkları üzerine uyarlamıştı.
Ayrıca Nietzsche'nin Üstün insan teorisini(aslında Nietzsche'nin hiç faşizm ile ilgili bir düşüncesi olmamıştır) de kullanan Hitler, her açıdan güçlü özellikleri bulunan psikolojik ve fiziksel yapısı ile Üstün olan, Ayrıca kuvvetli, kabiliyetli, Savaş becerileri yüksek arı ırk üzerinde bir politika uygulamaya başladı.
Ilk etapta hapishanede yazdığı Kavgam kitabında Irklar üzerine düşüncelerini belli eden Hitler, kendi ideolojisini başa geldikten sonra Almanya'nın temel felsefesi olarak uygulamaya başlamıştır. Hitler kendini bir bilge, büyük bir düşünür ve Almanya'nın kurtarıcısı olarak görüyordu.
Aslında Hitler'in net bir ırk sıralaması yoktur. Genel olarak dünya üzerindeki ırklara bakarak yaptığı konuşmalarda ve söylemlerde Yahudiler, En aşağı ırktır. Bunun nedeni de Yahudilerin ekonomik ve genel anlamda Almanya çevresinde çok Etkin olmasıdır. İlk etapta Bu Yahudi düşmanlığı sayesinde kendisine oldukça büyük bir kitle de yandaş toplamıştır.
Yahudiler ile birlikte Çingeneler, fiziksel engelliler, homoseksüeller, fahişeler Afrika'daki Alman kökenliler, En aşağı ırk sıralamasında yer almaktadır. Bunun üstünde yine aynı şekilde Slavlar gelmektedir. Tabii Hitler, bu ırk sıralamasını kendi politikalarına uygun şekilde sürekli değiştirmiştir. Ancak tek değişmeyen şey en alttaki ırkın Yahudiler olmasıdır. Hitler'e göre Yahudiler, kendi yayılımcı politikaları nedeniyle saf aryan ırkını yok etmeyi amaçladığını, Yahudilerin düşünceleri nedeniyle Kapitalizm ve komünizm gibi akımların doğduğunu, Ayrıca Yahudilerden etkilenen Slav ve Medenileşmemiş Asya sürülerinin (orta asya ve Müslüman halklar) Yahudiden hizmetlerine çalıştığını ve Yahudilerin hizmetinde Almanya'yı ve aryan ırkının yok edeceğini iddia etmiştir.
Ayrıca Hitler'in Müslümanlar'a bakış açısı oldukça kötüydü. Yaptığı bir konuşmada Müslümanlar için "Kırbacı hak eden boyalı maymunlar" şeklinde bir söylemde bulunmuştur. Ancak buna rağmen İngilizlerin Ortadoğu'da Aktif olması ve Nazilerin buralardaki emelleri nedeniyle Müslüman halklar ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmuş, Hatta Kavgam kitabının Arapça tercümesi sırasında ırk merdiveni şeklindeki bölümü, Hitler'in isteğiyle kitaptan çıkarılmıştır. Yani bir nevi Müslümanlara kandırma eğilimi içerisinde olmuştur. Nazi partisi tabi İkinci Dünya Savaşı boyunca da Müslüman azınlıkları özellikle Balkanlarda, Kafkaslarda kendi yanına çekmeyi başarmış ve kendi saflarında düşmanlara karşı savaşılmıştır. (bakınız Handschar Tümeni)
Nazilerin elde ettiği, özellikle Balkan topraklarında Müslüman Türk çocuklarına Çok iyi davrandığı, Slav çocuklarını ise dövdüğü dönemin tanıkları tarafından anlatılmaktadır.
Hitler Ayrıca Türkleri de yanına çekmek istemiş, ancak dönemin yöneticilerinin soğuk tutumu nedeniyle Türkiye savaştan uzak durmuştur. Hitler'in Tabii bu amacı Türkleri çok sevdiğimden filan değil Bilakis cephe genişletmek ve Türkiye'deki değerli madenleri kullanmak gibi düşünceleri bulunmaktaydı. Çünkü Güney Balkanlarda ve Akdeniz'de müttefiki İtalya'nın Etkin olmasını isterken, İtalya'nın çok kötü bir askeri hareket sergilemesi üzerine Türkiye'yi bölgeye sürmeyi düşünmüştür. Daha Sonraları ise Tabii Türkiye'yi de feth etme gibi bir düşüncesi olduğu, ortaya çıkan raporlardan görülmektedir. Çünkü Hitler'in planına göre Rusya'yı 5-6 ay içerisinde saf dışı bırakacak ve bunun akabinde bir sonraki hedefinin Türkiye olduğu oldukça aşikar görülmekteydi.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hitler'in ırk sıralaması net değildir. Zaman zaman değişen Politikalar neticesinde ırk sıralamasında oldukça büyük değişiklikler olmuş, sadece en üstte yer alan saf aryan ırkı ve en altta yer alan Yahudiler, çingeneler değişmemiştir. Genel hatlarıyla Hitler'in ırk sıralaması üstte Aryanlardan oluşmakta, daha sonra İran ve Hint halkı gelmekte, (Çünkü bunların aynı kökten ve Aryanlarla akraba olduğunu düşünmektedir bu düşüncesini İran ve Hint halklarının konuştuğu dile dayandırılmış ve bu halkların saf kalarak karışmadığını düşünmekteydi) (zaten İran kelimesi Aryenlerin yeri anlamına gelen Ayryana Vaejo'dan türemiştir) daha sonra aşağı doğru inildiğinde alt kısımda Slavlar, Polonyalılar, Çingeneler, ve de insanlık dışı gördüğü Yahudiler bulunmaktaydı.
https://gastromanya.com/alman-mutfagi-hakkinda-genel-bilgiler/
..................................................
Fransa
Fransa'nın Mizacı ne?
(Ses kayıtları deşifre edildi)
Fransa karadan Almanya Belçika İtalya Portekiz ile. Denizden ise daha çok kültürel bağlamda İngiltere ile komşuluğu vardır. Avrupa'nın ortalarında biraz daha Kuzey olmasına rağmen ortalarında kalan hem Akdeniz hem manş denizi bağlantılı birden fazla iklimsel özelliğine sahip olan bir ülkedir. Bu ülke hangi kısmı yakınsa yani komşuluğu olarak hangi ülke ile bağlantılı ise onlardan münasebet almıştır. Fransa kendi içerisinde şehirlisi ve köylüsü olarak farklıkarakteristik özellik yapılanması gösterir. Almanya'ya yakın olanlar almanlardan özellikle. Portekiz'e yakın olanlar orada bir bask bölgesi vardır, oradan özellik almıştır.
Misal basklar fransızlarla her zaman ihtilaf halindedir onlar İngiltere'nin kendi içerisinde İrlanda ile husumeti neyse, basklarında Fransa ile alakası problemi olur. İşin acayip tarafı basklar aynı zamanda ispanyollarla da problemlidir.
Elementlerden en çabuk etkilenen ve en çok etkileyen hangisiydi.
1. O halde Fransızların temel özelliği ne olabilir?
2. Fransa eski bir millettir. Kimler gibi, İngiltere yorumumuzda pikler kadar eski plan galyalılar. Galyalılarda biraz inatçı, kolay kolay ele avuca gelmez bir millet. Galya komutanlarından en meşhuru... Çizgi film kahramanlarında kitapları, filimleri vardır. Kökeni çok eski, barbar kökene kadar. Yani avcı toplayıcı topluluktan yerel yerleşim köylü kasabalıktan, medeniyetlere kadar inen bir geçmişi vardır. Vikingler kadar eski bir millettir.
Bir millet kökenlerine ne kadar sahip çıkarsa dünya hakimiyeti iddiasında bulunur. Her millet sağlam sarsılmaz kayıtlı bir kökene ihtiyaç duyar. Bir millet kökenlerinden ne kadar ayrılırsa istikbal'den de o kadar uzaklaşır.
Fransa günümüzde modayı düzenler kadın ve erkeklerin ne giyeceğini belirler. Giyim kuşam ve kumaş yönlendirmesi fransadan çıkar. Bu da bize Fransa'nın biri başka güzelliğini daha göstermiş oluyor. 👓Toplumların yönlendirilmesinde önayak olan, ister kabul edelim ister etmeyelim, lider mesabesinde olan bir millettir. 1. Etkilenen. 2. Liderlik yapı. Dünya üzerinde konuşulan genelgeçer dillerden birincisi ingilizce, ikincisi Fransadır. Fransa'da aynı İngiltere gibi istilacı, emperyal bir üllkedir. 👓 Birde yayımcı olması emperyal, her yeri kaplayan bir özellik. 👉🏻Elementlerden en çok hangisi alan kaplıyordu. 1.Etkilenen, 2.öncü lider, Odaklandığı zaman alıp götüren, 3. Kaplayan
Çanakkale Savaşı'nda İngilizler en çok neyi kullandı başka ülkelerin insanlarını. Daha önce istila ettiği o ülkenin evlatlarını Çanakkale.
İngiliz balgami bir emperyalistir.
Çanakkale savaşında İngilizler Senegalleri kullandı, avustralya'lı çocukları, Etiyopyalıları, Mısır müslümanlarını kullandı.
Emperyalizm, ülkeleri istila etmek, bazı kurallar çeşitli kalıplar çerçevesinde olur.
İngilizler emperyal durumlarda Kendi öz vatandaşlarını bazen perde gerisinden çalıştırırlar, çanakkale savaşı'nda olduğu gibi.
İngiliz askerleri de vardı Çanakkale Savaşı'nda, osmanlı'yı Çanakkale'ye çıkartma yapmak isteyen. En çok başka ülkelerin insanlarını kullandı; önce istila ettiği o ülkelerin evlatlarını.
Çanakkale savaşında İngilizler Osmanlı'ya karşı Senegalli müslümanlar, avustralya'lı çocukları, etiyopyalıları, mısır müslümanlarını kullandı. (O çocuklar istila için gittikleri ülkenin bir İslam beldesi olduğçklarını bilmiyorlardı.)
. Eöperyalizm, ülkeleri istila etmek, bazı kurallar çeşitli kalıplar çerçevesinde olur.
İngilizler emperyal durumlarda Kendi öz vatandaşlarını bazen perde gerisinden çalıştırırlar, çanakkale savaşı'nda olduğu gibi.
İngiliz askerleri de vardı Çanakkale Savaşı'nda, osmanlı'yı Çanakkale'ye çıkartma yapmak isteyen. En çok başka ülkelerin insanlarını kullandı; önce istila ettiği o ülkelerin evlatlarını.
Çanakkale savaşında İngilizler Osmanlı'ya karşı Senegalli müslümanlar, avustralya'lı çocukları, etiyopyalıları, mısır müslümanlarını kullandı. (O çocuklar istila için gittikleri ülkenin bir İslam beldesi olduğçklarını bilmiyorlardı.)
İngiliz'in kafasında bu var. İngiliz balgami bir emperyalistler. Su bulunduğu yerde sınırlarına kadar yayalar. Suyun yayılmacı bir politikası vardır. Bir düz sathın üzerine suyu boşaltığınız zaman kendisine kenar bir sutre bulana kadar, sütreye denk geldiği zaman bir baraja bir çıkıntıya, bir taşa denk geldiği zaman sağından veya solundan akar gider. Veya orada kendini sınırlar.
Balgamilerin emperyal düşünceleri de böyledir.
Su durağan olduğu için balgamilerin emperyal düşüncesinde ise başkasını kullanmak vardır. Kendileri sahne önünde durmaz.
Balgamilerin emperyal düşünceleri de böyledir.
Su durağan olduğu için balgamilerin emperyal düşüncesinde ise başkasını kullanmak vardır. Kendileri sahne önünde durmaz.
Element ve Mizaç karşılaştırması bunlar
Fransızların istilacılığı da başkalarının toprakların okunup kendi kültürünü empoze eden. Ama Fransızların emperyal düşüncesi İngilizlere göre daha vahşidir.
İngilizler fikren daha çok istila ederler, Fransızlar ise daha çok cismen istila ederler. Güney Afrika'daki madenlerde şeker kamışı tarlalarında çalıştırılan aileler gibi. Üç - beş yaşındaki bir kız çocuğu kotasını dolduracak kadar şeker kamışı toplayamadığı için Fransız lejyon askerleri tarafından elleri ayakları satırla kesilip babasının boynunu asılabiliyor.
İnternetten fotoğraflara görürsünüz. insan kafalarını üst üste koyup kuleler yapabilecek kadar vahşi bir millettir.
Hem emperyalisttir, hem dünyaya yön verme gayreti içerisindedir, fakat aynı derecede vahşidir.
İşin acayip tarafı dünyada romantizm, aşk şarkıları, kozmetik giyim gibi sektörlere öncelik eden bir millettir.
Yani hangi element hem yumuşak ve okşayıcı hem de yıkıcı olabiliyor, hava.
Hava her köşeyi kapsama yapabilen yayılımcı, boşluk bulduğu her yere girebilen bir element.
Fransız zihniyeti yayılımcı bir zihniyettir. Dünya üzerinde boş bulduğu her yere girme çabasındadır.
Hava nasıl fırtına, tayfun gibi yıkıcı etkisi varsa; Fransızların da yıkıcı, yakıcı, harap edici, ortalığı doğrudan karıştırıcı, kan akıtarak, gözyaşı dökerek, aynı bir doğal afet gibi geldiği yerde büyük tahribatlar bırakarak, arkasında bıraktığı yeri harabeye çevirerek, sonrasında da oraya yeni romantizm, aşk, melodi rüzgarları ekerek bazı zaman tutarsız ama çoğunlukla nurdan nasibi olmadığı için yıkıcı mantı olan, demevi ve kan zihniyetinde olan bir millettir.
Word:
.teutonic knights: avrupa’da 8 yy’la yakın sure varlığını korumuş bir şövalye kurumudur. orta çağda 3.haçlı seferleri esnasında (i.s. 1190) kudüste kutsal topraklarda önceleri hastane olarak kurulmuş bir çatının papa innocent iii tarfından tanınan bir şövalyelik düzenine dönüşmesiyle oluşmuş ve 19 yy.’da napolyon dönemine kadar yaşamayı başarmıştır.
bu düzene bağlı şövelyelerin dilden dile dolaşan öyküleri onları birer mith haline getirmiştir. bir manada vietnam yenilgisine karşı günümüz amerikan ikonu rambo nasıl oluşmuş ise orta çağ avrupası için de totonlar odur
Ari ırk ve Almanlar:
Alman diktatör Adolf Hitler'in ırk sıralaması ikinci Dünya Savaşı'nda yıkımlara sebep olmuş ve kendi sapık düşünceleriyle dünyaya felakete sürüklemiş bir sınıflandırmadır.
Hitler'in sıralamasına bakarsak Hitler, saf aryan ırkının üstünlüğüne inanan Darwinizm ve Mendel'in izinden yola çıkarak çeşitli felsefik düşüncelerden de etkilenerek Aryan ırkının üstünlüğünü savunan bir politika izlemiştir. Üstün ırk Aryan ırkı ideolojisi, kayıp Atlantis kıtasına kadar uzanmaktadır. Bu inanca göre kayıp Atlantis kıtasının En üstün ırkı Aryanlardır. Bu kıtadan kalma olan Üstün ırk, bugün İskandinav ve Alman topraklarında yaşayan karışmamış bir ırktan oluşmaktaydı.
Darwin teorisinden de etkilenen Hitler, bu teoriye göre en Güçlü'nün hayatta kalması prensibinden yola çıkarak Evrim teorisini İnsan ırkları üzerine uyarlamıştı.
Ayrıca Nietzsche'nin Üstün insan teorisini(aslında Nietzsche'nin hiç faşizm ile ilgili bir düşüncesi olmamıştır) de kullanan Hitler, her açıdan güçlü özellikleri bulunan psikolojik ve fiziksel yapısı ile Üstün olan, Ayrıca kuvvetli, kabiliyetli, Savaş becerileri yüksek arı ırk üzerinde bir politika uygulamaya başladı.
Ilk etapta hapishanede yazdığı Kavgam kitabında Irklar üzerine düşüncelerini belli eden Hitler, kendi ideolojisini başa geldikten sonra Almanya'nın temel felsefesi olarak uygulamaya başlamıştır. Hitler kendini bir bilge, büyük bir düşünür ve Almanya'nın kurtarıcısı olarak görüyordu.
Aslında Hitler'in net bir ırk sıralaması yoktur. Genel olarak dünya üzerindeki ırklara bakarak yaptığı konuşmalarda ve söylemlerde Yahudiler, En aşağı ırktır. Bunun nedeni de Yahudilerin ekonomik ve genel anlamda Almanya çevresinde çok Etkin olmasıdır. İlk etapta Bu Yahudi düşmanlığı sayesinde kendisine oldukça büyük bir kitle de yandaş toplamıştır.
Yahudiler ile birlikte Çingeneler, fiziksel engelliler, homoseksüeller, fahişeler Afrika'daki Alman kökenliler, En aşağı ırk sıralamasında yer almaktadır. Bunun üstünde yine aynı şekilde Slavlar gelmektedir. Tabii Hitler, bu ırk sıralamasını kendi politikalarına uygun şekilde sürekli değiştirmiştir. Ancak tek değişmeyen şey en alttaki ırkın Yahudiler olmasıdır. Hitler'e göre Yahudiler, kendi yayılımcı politikaları nedeniyle saf aryan ırkını yok etmeyi amaçladığını, Yahudilerin düşünceleri nedeniyle Kapitalizm ve komünizm gibi akımların doğduğunu, Ayrıca Yahudilerden etkilenen Slav ve Medenileşmemiş Asya sürülerinin (orta asya ve Müslüman halklar) Yahudiden hizmetlerine çalıştığını ve Yahudilerin hizmetinde Almanya'yı ve aryan ırkının yok edeceğini iddia etmiştir.
Ayrıca Hitler'in Müslümanlar'a bakış açısı oldukça kötüydü. Yaptığı bir konuşmada Müslümanlar için "Kırbacı hak eden boyalı maymunlar" şeklinde bir söylemde bulunmuştur. Ancak buna rağmen İngilizlerin Ortadoğu'da Aktif olması ve Nazilerin buralardaki emelleri nedeniyle Müslüman halklar ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmuş, Hatta Kavgam kitabının Arapça tercümesi sırasında ırk merdiveni şeklindeki bölümü, Hitler'in isteğiyle kitaptan çıkarılmıştır. Yani bir nevi Müslümanlara kandırma eğilimi içerisinde olmuştur. Nazi partisi tabi İkinci Dünya Savaşı boyunca da Müslüman azınlıkları özellikle Balkanlarda, Kafkaslarda kendi yanına çekmeyi başarmış ve kendi saflarında düşmanlara karşı savaşılmıştır. (bakınız Handschar Tümeni)
Nazilerin elde ettiği, özellikle Balkan topraklarında Müslüman Türk çocuklarına Çok iyi davrandığı, Slav çocuklarını ise dövdüğü dönemin tanıkları tarafından anlatılmaktadır.
Hitler Ayrıca Türkleri de yanına çekmek istemiş, ancak dönemin yöneticilerinin soğuk tutumu nedeniyle Türkiye savaştan uzak durmuştur. Hitler'in Tabii bu amacı Türkleri çok sevdiğimden filan değil Bilakis cephe genişletmek ve Türkiye'deki değerli madenleri kullanmak gibi düşünceleri bulunmaktaydı. Çünkü Güney Balkanlarda ve Akdeniz'de müttefiki İtalya'nın Etkin olmasını isterken, İtalya'nın çok kötü bir askeri hareket sergilemesi üzerine Türkiye'yi bölgeye sürmeyi düşünmüştür. Daha Sonraları ise Tabii Türkiye'yi de feth etme gibi bir düşüncesi olduğu, ortaya çıkan raporlardan görülmektedir. Çünkü Hitler'in planına göre Rusya'yı 5-6 ay içerisinde saf dışı bırakacak ve bunun akabinde bir sonraki hedefinin Türkiye olduğu oldukça aşikar görülmekteydi.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hitler'in ırk sıralaması net değildir. Zaman zaman değişen Politikalar neticesinde ırk sıralamasında oldukça büyük değişiklikler olmuş, sadece en üstte yer alan saf aryan ırkı ve en altta yer alan Yahudiler, çingeneler değişmemiştir. Genel hatlarıyla Hitler'in ırk sıralaması üstte Aryanlardan oluşmakta, daha sonra İran ve Hint halkı gelmekte, (Çünkü bunların aynı kökten ve Aryanlarla akraba olduğunu düşünmektedir bu düşüncesini İran ve Hint halklarının konuştuğu dile dayandırılmış ve bu halkların saf kalarak karışmadığını düşünmekteydi) (zaten İran kelimesi Aryenlerin yeri anlamına gelen Ayryana Vaejo'dan türemiştir) daha sonra aşağı doğru inildiğinde alt kısımda Slavlar, Polonyalılar, Çingeneler, ve de insanlık dışı gördüğü Yahudiler bulunmaktaydı.
https://gastromanya.com/alman-mutfagi-hakkinda-genel-bilgiler/
...........................................................................
İNGİLTERE
Ses kayıtları deşifre edildi:
İngiltere halkı toplamu balgami oğlu balgamidir. Yapmış olduğu işlerden, binalardan, uzun yıllarca emek verirler, sabırlarını orada da görürsün balgaminin.. Misal balgami ve sovdavileri korku ile yönetirsiniz. Bizim balgami ve sovdavi mizaçlar yanlış anlamasın. Bizler müslümanız.
İngiliz kralı ragnarok. İngiliz uyanık, kral expert çok kurnaz bir adam. Öncelikle �ngiltere'deki birkaç tane küçük krallığı, vikingleri taşeron katil olarak kullanarak onları ezdiriyor. Daha sonra ragnaroku da öldürtüyor. Vikingler dizisini sırf ilmi mizacı anlamak için izleyebilirsiniz. Harika bir dizi.
Çok hareketli adamlar oldukları için Wikingler İngiltere'ye Rusya'ya Arap yarımadasına kadar gitmişler adamlar. İstanbul'a kadar gelmişler. Haçlı seferlerinde istanbul'a büyük vurucu kişilerden birisi wikingler.
İngilizler taşeron katil olarak kullanmışlar vikingleri. İngilizlerin (balgamilerin) maşa ile iş yaptırdıklarını görüyoruz (korkaklıkları var cunku). Fakat kendi içerisinde sürekli problemleri var İrlandalılar ve iskoçyalılarla. Hareketli, laf anlamaz adamlar. Kendi içlerinde era örgütü var. 10 - 20 yıldır İskoçya'nın era örgütü var, Londra'nın ortasında bir şey patlatan... gözü kara adamlar. İngilizler İrlandanın haşaratlarından. Onlara göre haşara adamlar. Amerika kıtası'nın keşfinden sonra kurtuldular. onların çoğunu oraya göç ettirdiler ve enteresandır İngilizlerin Amerika kıtası'nda da parmakları var.
İklimleri soğuk ıslak ama mizaçları daha soğuk ıslak balgami. Muhammed Hoca bahsetmişti, iklimin mizacı neyse toplumun mizacı tam tersidir diye. Burada ingilizlerde iş biraz değişiyor. İngilizler balgami kere balgami adamalar. Kendilerinde de �slamiyet az olduğu için, fesatlıkları yükseliyor.
İngiltere Kuzey denizi'nde, Manist denizinde, tam karşısında fransa var. İngiltere yani Birleşik Krallık olarak bilinen Ada, üç enteresan milletle meşhur. Angilosaksanlar. İngiltere'nin İngilizleri oluşturan iki has kavmi var. Biri sakson kabilesi. Aynı kara parçası içerisinde bir de iskoçyalılar var. Bir de irlandalılar var.
İrlanda ve İskoçya'nın asli mizacın safravi. Muhtemelen vikingler'in oraya gelmesi, oralarda toprak edinmesi..bir kısım Viking İngiltere kıtasında kalıyor kral Ekbert tarafından. Vikingler diye bir dizi var izleyenler bilir. Kral ekbertin sığınması altında (bu arada kral ekbert balgami), adam uyanık.
Yedikleri yiyecekler: sofra adabları, çok hazır gıda tüketmeleri, mutfak kültürleri çok yok, varsa bile modern İngiltere'de fazla kalmadı. Soğuk tavırlı, soğuk hareketl insanlar. 500 senede tamamlanan Gotik mimarisinin çıkış yeri. Bugün dünyayı kasıp kavuran heavy metal müziğin çıkış yeri. Çok enteresan ölümü, isyanı anlatan, negatif düşünceler veren müzik eserleri bunlardan çıkıyor. Doğunun aşkı fedakarlığı yardımlaşmayı anlatan müzik ve edebiyat eserleri bunlarda pek azdır. Varsa bile binbir çetrefil içerisindedir. Bakınız William Shakespeare. Detay, entrika, hamlet, cinayet, macbeth aslo eseri. Bir tane aşk eseri var Romeo ve juliet, onda da iki kan davalı firariyi anlatır. Saksonlar...
Ana çıkışları barbarlardandır. İngiltere'nin aslında gerçek yerli bir toplumu vardır fakat Romalılar tarafından antik dönemde yok edilmiştir. Ama ingilizler Sezar döneminde romanlar oraya geldikten sonra, yok edildiler. Onlar pagan bir halktı, kızıldereliler gibi. Birinci ve ikinci Dünya Savaşı'nın çıkış ve devam ettirilme sebebi bunlardır. İngilizleri yakın tarihte ayakta tutan şey ise sanayidir. Fakat işin enteresan tarafı sanayide de çalıştırdıkları İngilizler değildir. Ya irladalılar, ya iskoçyalılar veya dışarıdan göç almış olduklarıdır.
I Dünya Savaşı'nın, İngiltere'nin en büyük siyasetçilerinden olan winston churchill siyaseti... öğlene kadar yatağından çıkmazmış. Sabahtan öğlene kadar yatağında oturur, dünya siyaseti hakkındaki görüşlerini, yorumlarını yatağın içerisinde halledermiş adam. (Tam balgami😅) tonbul balgami.
İngiltere'de önce kraliçeye inanılır, sonra tanrıya, sonra senatoya inanılır. Adamlar krallarını ve kraliçelerini tanrıdan üstün görüyorlar. Bugün dünyanın en sinsi yapılanması olan masonluğun İskoçya ekolü vardır. İskoçya kralı derler ona. İlk 33'e girdiği zaman bir mason, İskoçya kralı olarak başlar sonra kainat hakimi vs... İcab ederse yeraltı örgütlerini de incelemiş oluruz merakınız varsa.
Japonya ve çin hakkında sağlam kafa patlatın. Kendilerinde ki asli mizaçları aynıdır fakat kendilerindeki değişkenleri vardır buna dikkat edin. Japonya ve çinin kaligrafisi
İngilterenin asli halkı olan pikler, ingiltereye çıkan roma garnizonları tarafından çok uğraş verdiler. Piklerin vahşi, barbar, hani bu safravi vikingler'in ki gibi. Akınlarından sebep Roma garnizonları illallah ettiler. Hala İngiltere'de parçaları bulunan hadrianus (batı) duvarını inşa etmek durumunda kaldılar.
Tarihte, sur, kale. Hangi mizaç kale yapmaya müsaittir. Bunlara dikkat edin. İngilterenin fotolarını atarken bunlara gösterdik. Çin'de de Çin Seddi var. Bunlar toplumsal mizaçların özellikleridir. İçe dönüklük savunmacı, saldırgan, dışarı dönük, akınları olan mizacı olan toplumlarda kale, Sur, hisar gibi taktikler yoktur.
Mesela Osmanlı'nın ve selçuklu'nun kaleleri çoğunlukla bizans'tan ele geçirilen kalelerin ıslahı ile ortaya çıkmıştır. Bu da tabi Osmanlı'nın ve selçuklu'nun kendi içerisinde toplumsal mizacının gelişmesine sebep vermiştir. Veya toplumsal mizaç geliştikten sonra bunlara ihtiyaç duyulmuştur. Normalde Osmanlı'nın sur ve kale kültürü yoktur, selçuklu'nun da. Veya Avrupa tarafında, uç beylikler de bunlara ihtiyaç duymak zorunda kalmışlardır.
...
İngiltere tarihi,
5. yüzyılda Britanya Adasına Anglosaksonların ayak basmasıyla başlar. Anglosaksonlar kendi adını verdikleri adaya yerleşip, 6 ve 7. yüzyıllarda birbirine rakip küçük krallıklar kurdular. Sekizinci yüzyılda Roma ve İrlanda'nın etkisiyle Hıristiyanlığı kabul eden Anglosaksonlar, Avrupa 'yı da etkileyen bir medeniyet meydana getirdiler. 795'te başlayan İskandinav istilası 11. yüzyılın başına kadar birkaç defa tekrarlandı. Daha sonra Danimarkalı Büyük Knud, adayı tamamen fethetti.
Anglosakson Hanedanından Edward (1042-1066) birliği tekrar kurdu. Bunun ölümü üzerine tahta geçen Harold'u tanımayan Normandiya Dükü William, taht üzerinde hak iddia etti. Normandiya kralları ve özellikle ilk Anjou'lu hükümdarlar Fransa'da geniş ve zengin toprakları olduğundan, Fransa'daki Capet Sülalesine bağımlıydılar. Küçük İngiltere Krallığı bir süre Avrupa'da Somme Vadisinden Pirene Dağlarına kadar uzanan büyük bir mülkün bir uzantısı gibi yaşadı. Avrupa ile ilişkiler İngiltere Krallığı ile Fransa Krallığını sonu gelmez savaşlara sürükledi. Bunların başlıcası 1337-1453 seneleri arasında süren Yüzyıl Savaşlarıdır. Üçüncü Henry, Galler ülkesinde uç beyliklerinin gelişmesini destekledi ve 1170 yılında İrlanda'da "Pale" sömürgeleri kuruldu. Birinci Edward, Galler ülkesini fethetti. Etkisini İskoçya'ya kabul ettirmeyi denedi. Daha sonra 14 ve 15. yüzyıllarda İngiltere Krallığı birtakım sosyal, dini, siyasi karışıklıklara sahne oldu. Monarşi otoritesini parlamento aracılığıyla millete kabul ettiren Yedinci Henry ve Sekizinci Henry (1458-1541) düzen ve birliği sağlamlaştırdılar.
Anglosakson Hanedanından Edward (1042-1066) birliği tekrar kurdu. Bunun ölümü üzerine tahta geçen Harold'u tanımayan Normandiya Dükü William, taht üzerinde hak iddia etti. Normandiya kralları ve özellikle ilk Anjou'lu hükümdarlar Fransa'da geniş ve zengin toprakları olduğundan, Fransa'daki Capet Sülalesine bağımlıydılar. Küçük İngiltere Krallığı bir süre Avrupa'da Somme Vadisinden Pirene Dağlarına kadar uzanan büyük bir mülkün bir uzantısı gibi yaşadı. Avrupa ile ilişkiler İngiltere Krallığı ile Fransa Krallığını sonu gelmez savaşlara sürükledi. Bunların başlıcası 1337-1453 seneleri arasında süren Yüzyıl Savaşlarıdır.
Üçüncü Henry, Galler ülkesinde uç beyliklerinin gelişmesini destekledi ve 1170 yılında İrlanda'da "Pale" sömürgeleri kuruldu. Birinci Edward, Galler ülkesini fethetti. Etkisini İskoçya'ya kabul ettirmeyi denedi. Daha sonra 14 ve 15. yüzyıllarda İngiltere Krallığı birtakım sosyal, dini, siyasi karışıklıklara sahne oldu. Monarşi otoritesini parlamento aracılığıyla millete kabul ettiren Yedinci Henry ve Sekizinci Henry (1458-1541) düzen ve birliği sağlamlaştırdılar.
I. Elizabeth'in uzun ve başarılı saltanatında İskoçya'da İngiliz etkisinde farklılık görülmeye başlandı. İngiltere Tudorlarıyla, İskoçya Stuartları arasındaki evlenmeler, iki geleneksel düşmanı birbirine yaklaştırdı. Daha sonra İskoçya Kralı Birinci James İngiltere kralı oldu. 1707 yılında iki krallığı birleştiren bir antlaşma imzalandı. Bu tarihten sonra Büyük Britanya tarihi başlar.
On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Britanya büyük bir sanayi devleti olarak ortaya çıktı. Bunun yanında çeşitli yerlerde kurdukları sömürge devletleri ülke ekonomisinin gelişmesinde çok faydalı oluyordu. On dokuzuncu yüzyılın başlarında
Avustralya, Kanada, Hindistan, Afrika'da bazı devletler, Karayip Adaları ve Hong Kong gibi dünyanın büyük bir kısmına yayılan dev bir sömürge imparatorluğu vardı. Bu sömürgelerin bir kısmı 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında ayaklanmalarla yavaş yavaş bağımsızlığını ilan ettiler.
Yirminci yüzyılın başlarında çıkan Birinci Dünya Savaşına giren İngiltere, savaşın sonunda imparatorluğun en geniş sınırlarına ulaştı. 1929-1930 dünya ekonomik buhranı büyük ölçüde İngiltere'yi de etkisi altına aldı. 1922 yılında bir ayaklanmayla İrlanda, Birleşik Krallıktan ayrıldı ve 1949'da İrlanda Cumhuriyeti kuruldu. İrlanda Adasının kuzeydoğusunda kalan kısmı Birleşik Krallığa kaldı. İkinci Dünya Savaşına katılan İngiltere galip bir devlet olarak savaştan çıktıysa da, süper devlet olma niteliğini kaybetmeye başladı. İngiltere'de İkinci Dünya Savaşından sonra günümüze kadar pek çok hükümet değişikliği oldu. Muhafazakar ile işçi partileri arasında iktidar el değiştirmektedir. Britanya, Birleşmiş Milletlerin, NATO'nun ve AET'nin aktif bir üyesidir.
Mutfak kültürü:
FISH & CHIPS (KIZARMIŞ BALIK VE PATATES)
Dışarıda yemenin daha çok pub kültürü ile bağdaştırıldığı İngiltere’de pub food olarak adlandırdıkları seçenekler arasında dahi geleneksel pek çok lezzete rastlamak mümkün. Sizler de takdir edersiniz ki bu konuda ilk akla gelen, diğer ülkelerdeki restoranların menülerinde de tek başına İngiliz mutfağını başarıyla temsil eden yiyecek FISH & CHIPS. Genelde morina balığından yapılan fish & chips dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık olarak pişirilip servis ediliyor, kızarmış patates ve İngiliz birası Ale ile muhteşem bir uyum sergiliyor.
Patates konusu İngilizler için mühim bir konu. Kızarmış patates, ikiye bölerek fırında pişirdikleri minik bebek patatesler, patates püresi gibi pek çok formu İngiliz mutfağının olmazsa olmazı. Balık da, tavuk da, kırmızı et de hep patates ile birlikte servis ediliyor. Fish & Chips’in yanına kızarmış patatesin yanında mutlaka bezelye de veriliyor. Bezelye genelde tane bezelye olmakla beraber isteğe bağlı olarak püre olarak da servis edilebiliyor.
JACKET POTATOES (KUMPİR)
Türkiye’de patatesin en sevilen formlarından biri olan tereyağ ve kaşar ile harmanlanarak lezzetin doruklarına ulaşmış fırınlanmış patates KUMPİRİngiltere’de de pek çok kafe, restoran ve pub menüsüne Jacket Potatoesolarak girmiş durumda. Ancak burada patatesin üzerine bizdeki gibi envai çeşit salata ve meze karışımları koymak yerine fırınlanmış tereyağlı patatesi fasulye/cheddar, ton balığı/cheddar, ya da kıyma/cheddar gibi ikililer ile tamamlıyorlar.
SUNDAY ROAST (GELENEKSEL PAZAR YEMEĞİ)
İngiliz mutfağınındaki geleneksel diğer bir kavram da ROAST kavramı. İstanbul’da bile bazı beş yıldızlı otellerde yaygınlaşmaya başlayan Sunday Roast büfelerinin kökeni geleneksel İngiliz mutfağına dayanıyor. Sunday Roast geleneksel İngiliz kültüründe önemli bir yere sahip. Pazar öğle yemeği için restoranlarda ya da publarda buluşuluyor, fiks bir ücret karşılığında roast büfesinden faydalanılıyor. Büyük bir parça halinde fırınlanmış ve ağır ateşte pişirilmiş dana eti, domuz eti et ya da tavuk eti ince dilimler halinde kesilerek servis ediliyor. Dilim etlere yine büfedeki fırınlanmış bebek patatesler, buharda pişmiş sebzeler ve yine bir olmazsa olmazları soslu fasulye eşlik ediyor.
Patates gibi diğer bir vazgeçilmezleri de işte bu baked beans dedikleri ve hafif şekerli bir domates sosu ile pişirdikleri minik bir çeşit kuru fasulye. Bu fasulyeyi o kadar çok seviyorlar ki kahvaltı da bile tüketiyorlar. Evde uğraşmak falan da yok, direkt pişmiş ve soslanmış halini konserve olarak satın alıyorlar.
ENGLISH BREAKFAST (İNGİLİZ KAHVALTISI)
Kahvaltıdan bahsetmişken klasik bir İngiliz kahvaltısı onların göz yumurta olarak adlandırdıkları sahanda yumurta, sosis, pastırma, az önce bahsettiğim soslu fasulye ve ızgara edilmiş geniş bir dilim domatesten oluşuyor. Kahve de bir opsiyon olmakla birlikte kahvaltılarına genelde Türk mutfağında olduğu gibi çay eşlik ediyor. Bir Fransız’ın kahvaltısını kruvasan, reçel ve kahve ile geçiştirdiği düşünüldüğünde İngiliz kahvaltısının fasulye hariç kısmı, besin değeri ve damak tadı olarak Türk kahvaltısı ile daha iyi bir uyum sergiliyor. Geleneksel İngiliz yemeklerine dönecek olursak restoran ve pub menülerinde karşımıza Fish & Chips’ten sonra en çok Gammon Steak, Steak Pie ve Kidney Pudding çıkıyor.
DİĞER GELENEKSEL İNGİLİZ YEMEKLERİ (STEAK PIE, GAMMON STEAK, KIDNEY PUDDING)
Gammon Steak, domuz etinin tütsülenmiş but tarafından hazırlanmış biftek anlamına geliyor ve genelde pişmiş ananas dilimi ve göz yumurta ile servis ediliyor. Steak Pie ise isminden anlaşılacağı gibi biftekli tart anlamına geliyor. Soslanmış kuşbaşı formundaki dana eti, tart hamuru içinde fırınlanarak pişiriliyor, yanında yine klasik bezelye ve patates çeşitlerinden biri ile servis ediliyor. Kidney Pudding de Steak Pie’ya benzer bir yemek çeşidi. Ufak ufak doğranmış dana ya da kuzu böbreği bu kez çıtır olmayan, tarttan ziyade krep hamuru kıvamında bir hamur ile pişirilerek servis ediliyor, eşlenikçiler değişmiyor.
GELENEKSEL İNGİLİZ TATLISI, STICKY TOFFEE PUDDING
Bu kadar yemeğin üzerine artık tatlılara geçsek hiç fena olmaz. İngiliz mutfağı ve tatlı dediğimizde aklıma ilk olarak damak çatlatan Sticky Toffee Pudding geliyor. Bol tereyağlı çikolatalı ıslak kek olarak tanımlayabileceğim Sticky Toffee Pudding, üzerine karamel sosu döküldükten sonra vanilyalı dondurma ile servis ediliyor.
HİNDİSTAN ++
Hoca:
Hindistan dönenceler muson rüzgarlarının muson yağmurlarının olduğu bölgededir. Kıyısal kesim. Karasal iklimi de vardır. Çine yakın yerleri vardır. Ama bu yarım ada çok enteresan bir iklimde olduğu için onlarca farklı mizaca sahiptir. Hindistan'ın da kendi içerisinde bir iki tane ana unsuru vardır. Asli unsuru sovdavidir. Bu çoğunlukla bazı gıdaları kendilerine yasaklamalarından ortaya çıkar. Sıcak ıslak gıdalardan bazıları, koyun eti inek eti gibi. Özellikle hindularda. Hindu ve sihlerde, o kültürde bu gıdayı kendilerine yasaklanmışlardır. Kala kala ellerinde tavuk eti (sıcak-ıslak), kıyı kesimlerinde belki balık (soğuk-ıslak), sebze çeşitleri kalmıştır. Sebzenin de etle lezzetlendirilmesi gerekir.
Hindistan haşlama tarzı, buhar tarzı yemekler yapıyor. Hindistanın sovdaviliğinin sebebi baharat dünyası. Baharatlar hindistan'dan gelir. Ormanlık bölgelerinde devasa tarçın ağaçları vardır. Onların kalın kalın dallarını keserler. Özel rendelelerle dış kabuğunu sıyırırlar. Altından tarçın kabuğu çıkar. Bugün rulo halindeki tarçınlar hindistan'dan geliyor. Her ağacı 10 yıllığına işaretlerler. Bir ağacın tarçın dalları insan bacağı, kol kalınlığında keserler. Üzerindeki tarçınlar sıyrılır, o ağaç 10 sene sonra uğramak üzere terk edilir. Ki tekrar dalları kuvvetlensin.
Udi hindi, öd ağacı, biberler, baharatların neredeyse %90 5'i bu ülkeden çıkar. Kendilerine de sıcak ıslak gıdaları yasaklamışlardır kültürel olarak. Dinsel olarak. Naturel sovdadır bunlar. Sovdavi hıltın ve mizacın huyları da kendilerine geçmiştir.
Tarçın ağaçları :https://www.youtube.com/watch?v=kyuw6xtdBCE
Kast sistemi, dumlar, kast sisteminin en alt tabakalarıdır. Bizim meşhur romanların çıkışı, Hindistan dum kastındandır. Göçler hindistan'dan başlamıştır. Donluk nedir. Jean Christophe, leyleğin uçuşu kitabına bakabilirsiniz. Dom kavmi Hindistan'da ölen hinduların cesetlerini yakmakla görevli.
Hindistan natural sovdavi olduğu için bugünkü galebe çalmış sovdavilerdeki bazı hasletler onlarda görülmez. Korkaklık hindistanlılar da çok fazla yoktur. Korkakları yok fakat kabul edilişleri var. Şimdi modernleşmeye başladıkları için korkakları da arttı. Hindistanlıların kendine has bir savaş sanatı vardır: Kalari Payattu. Bugün uzak doğu Savaş sanatlarının çıkışı Hindistan'dandır. Karete, tekvantu, kung-fu. Kung fu'nun temelleri olan çiçekeller okulunun devamında ... manastırı. Savaş sanatları tarihine bak.
Romanlar Hindistan kast sistemi'nin en alt tabakasıdır. Düğünlerde çalgı çengi yapıp dans ederler. Dumlar yeryüzünün dört bir tarafına dağılmışlardır. Demek ki artık hayatlarına tak etti böyle bir hayat. Romanya'ya yerleşmişlerdir. Meksika'ya kadar gitmişlikleri var kıta aşıp. Türkiye'ye de uğramışlardır. Türkiye'de meşhur olup Yugoslavya tarafında Rumlar diye anılır. Bizde de romanlar diye anılır. Bu romanların çıkışı hindistan'dan dum kastındandır. Birçok çıkış, göçler o taraflardan başlamıştır.
Her külfetin nimeti vardır. İslam tasavvufunun genel geçer köşe taşlarından İmam rabbani Hazretleri de oradandır.
Bilgi ve hikmet hususundan da kendine has güzel anlayışları vardır Hindistanın. Hindistan içerisinde ayrıca brahmanlık dini vardır. Brahmanlık dininin en büyük rahiplerinden beydeba Hindistan'da yaşamıştır, kelile ve dimme adında bir eseri vardır. Bu eser Hindistan'ın en önemli eserlerindendir. Orada hayvanlar konuşur.
Hindistan'ın hafızası, hintlilerin kültürel hafızası muhteşemdir (sovdalar.) İngilizlerin çaresiz kaldığı topraklardır Hindistan. İngilizler istila edememişlerdir hindistan'ı. Varmış gibi, olmuş gibi görünmüşlerdir. İstila etmiş gibi görünmüşlerdir. Çünkü sovdavilerin inatları vardır. Bu inatlarından dolayı İngilizler o kadar zulüm de etse onları ikna edememişlerdir. En son Hintli çocukları, İngiliz istilacılar, onlara öğretilen logaritma cetveli ile onları pasifize etmek için �ngilizler tarafından zoraki, "bu çocuklar gandhi'nin pasif direniş hareketlerine katılmasın" diye öğretilen bu cetveli, daha sonra neredeyse Hindistan'ın temel eğitimi gibi bir şey oldu.
Bugün dünyanın en seçkin yazılımcıları hindistan'dan çıkmaktadır. Logaritma cetveli ha dediğinde ezberlenecek bir cetvel değildir. Kan mizacın yapacağı iş değil.
Sovdavi çocuklar sayısala daha yatkındır. Yeter ki onun damarına bulun.
Hindistan naturel sovda, dışarıdan toksinle sovdaları artmış değil. Bugünkü dünya insanlarının, balgamilerin, demevilerin sovdaya dönüşmesi gibi değil. Onu en son konuda işleyeceğiz inşallah dünyanın mizacının genelgeçer neden sovdaya döndüğüne dair. Ama bunların Allah vergisi sovdalıkları var, iklimden sebep, yedikleri natural gıdalardan sebep. Bu da bu milletin muazzam bir tarih yapılanması ve ve çok enteresan bir kast sistemi'nin olması (ki bana soracak olursanız fena da değil, herkes haddini biliyor orada.) İslam nuru ile nurlanmadıklarından dolayı, metrekareye 4 tane tanrı düşüyor onlar da :) Hindistan'da inci gibi işlenmiş bir fare tapınağı var. İnsanlar peynirler mısırlar bırakıyor. İçi fare kaynıyor.
...
Hindistan - Benim çalışmam.
Hindistan'ın dünya üzerindeki yeri sıcak ve kuru. Hint kökenlerinin cibililerinde sovda var. Genelde safra ve sovda mizaçlılar. Fakat ülkede coğrafi özellikler, iklim ve yemek kültürü, baharat çeşitliliği çok farklılık gösterdiği için halkın mizacında aslisi sovdavi olmak üzere değişiklikler görülmekte.
Hindistan'ın iklimi bütünüyle ekvator'un kuzeyinde kaldığı için, sıcak bölge içerisindedir. Ovalık bölgeler yıl boyunca nemli ve sıcak oluyor. Bu bölgelerin insanlarında muhtemelen sovdavi - demevilik görülüyordur. Bazı bölgelerde sovda ile bereber, coğrafya, iklim ve beslenme şekillerine bağlı olarak diğer mizaçlar da görülebilmekte. Fakat kavmi mizacın değişmeyeceğini de unutmamak gerek...
Bölge insanları genelde esmer ve kuru insanlar. Bu kuruluk psikolojilerinde de kendini gösteriyor. Hem iklimi, hem de kullandıkları baharatlar sebebiyle bedenleri ısıtılmış ve dışadönük ruh halini aldıklarını düşünüyorum. Bunu müziklerinde, danslarında, renklerinde görmek mümkün. Ateşin toprak elementi üzerindeki meyvelerini karadeniz gibi hindistan halkı da gösteriyor; hareketli, dışadönük, eğlenceli kimseler oluyorlar. Safranın asabiyet yönünü de unutmamak gerek. Fakat bu asabiyet, sovdanın dengelemesiyle genelde iç dünyada veya aile içinde oluyor diye düşünüyorum. Tam bir safravi gibi volkanik patlamalara sebebiyet vermez. Savaşçı olan kısımlarında ise safravilik ağır basıyordur muhtemelen.
Giyim konusunda, kuru mizaçlı olduklarından, tenlerinin nefes alması için ipek ve keten elbiseleri tercih ediyorlar. İçerideki hararetin dışarıya atılabilmesi veya dışarıdan soğuk alma gibi kendi deri gözeneklerine uygun kıyafetleri tercih ediyorlar. Kıyafetlerdeki renklerde ne kadar enerjik ve sıcakkanlı olduklarını gösteriyor.
Bu insanlar ne kadar dışarıdan aldıkları gıdalarla mizaçlarını dengelemeye çalışsalar da, kavimden gelen bir sovdavilik olduğundan yaşlanma erken yaşta görülür diye düşünüyorum. Ayrıca sıcağa bağlı karaciğer ve safra kesesi gibi safravi hastalıkları gibi, soğuk ve kuruluğa bağlı da sovdavi hastalıklar görülüyordur.
Hindistan halkı dış görünüm olarak ise, genellikle ince bir iskelet sistemine sahip, ince uzun yüz veya küçük yüzler, koyu veya kavruk ten, sert tüy yapılarıyla dikkat çekiyorlar. Safravi ve sovdavi mizaçları çok bariz görünüyor. Çok fazla giriflikleri yok zannediyorum.
...........................................................................................
Hindistan Hakkında Bilgiler; Hindistan’ın Tarihi ve Kültürü
Hint Uygarlığı MÖ. 3000-1500 yılları arasında doğmuştu. MÖ.
1000 yıllarına doğru savaşçı ve yaban bir topluluk olan
Aryalar, Orta Asya’dan Hindistan’a indiler. Hint halkı Brahma dinini
kabul etmişti. İnsan biçimini verdikleri doğa üstü kuvvetlere taparlardı. MÖ.
560 yıllarına doğru Budha (aydınlanmış) olarak bilinen Guatama
Çakyamuni adında yeni bir din ortaya çıktı ve bir süre sonra tüm Asya’ya
yayıldı.
300-400 yılları arasında Gupta sülalesi çağında Hindistan
altın çağını yaşadı. 1000inci yıldan sonra Araplar hindistan’ı ele geçirdi. 12.
yy.da Gazneliler ülkenin önemli bölümünü egemenlik altına aldı. 1400 yılında
Timur, ardından Babür ülkeyi fethetti. Ekber Şah çağında Hindistan en yüksek
uygarlık seviyesine erişti. ülke, 1757 yılında İngilizlerin egemenliği altına
girdi. İngilizler ülkenin tarım ve sanayisini
geliştirdi. Çocukların tanrılara kurban edilmesi, dul kadınların eşlerinin
cesetleriyle birlikte yakılması gibi çağ dışı gelenekleri yasakladılar.
Hindistan Mahatma Gandhi liderliğinde 1947
yılında İngilizlere karşı bağımsızlıklarını kazandı. Böylece Müslümanların
bölgesinde Pakistan, Hinduların bölgesinde Hindistan olmak üzere iki yeni
devlet ortaya çıktı.
Hindistan İngiliz egemenliği altında 500 küçük devlete
bölünmüştü. bunların çoğu feodal sistemler; Raca, Mihrace ve prenslerin eliyle
yönetilirdi. Bugün ise Hindistan 22 eyaletten meydana gelen federal bir
cumhuriyettir.
Hindistan Halkı: Hindistan’da yüzyıllar boyunca sayısız
uluslar birbiriyle karışmış, kaynaşmıştır. Bugün Hindistan’da belli başlı üç
tip göze çarpar:
-ülkenin ilk ahalisi olan koyu esmer
derili, kısa boylu Dravitler,
-siyah derili Arya’lar
-Orta Asya steplerinden inen Mogol’lar
Kast Sistemi: Hindistan halkı sınıflara ayrılmıştır.
katı bir sınıf ayrımı sistemi olan kast sisteminde sınıflar arası geçiş yoktur.
bu sınıflar sırasıyla; Brahmanlar (din adamları), Kşatriyalar (başkan ve
savaşçılar), Vaysiyalar (tüccar ve esnaf), Shudralar (işçi ve sanatkarlar) ve
en aşağı sınıf olan paryalar.
daha sonra kastların sayısı artmış ve 3000’i bulmuştur.
bugün bu sistemin ortadan kaldırılmasına çalışılmaktadır.
Hindistan’da kutsal inekler: “inekleri öldüren kimse,
öldürdüğü hayvanın postundaki kıl sayısına eşit yıl, cehennemde yanar.”
işte Hinduların eski kutsal kitapları böyle yazar ve bundan
ötürü Hindistan’daki bütün inekler cadde ve sokaklarda diledikleri gibi
dolaşır, yaya kaldırımlar üzerinde güneşlenir, tapınaklara girer ve pazar
yerlerini pisletirler.
kimse onlara ilişemez, bazıları da saygıyla selamlar.
Hindistan’da ineklerin çalıştırılması da sınırlandırılmıştır. ağır işlere
koşulmazlar. Fazla süt vermezler. Ne etlerinden ne de derilerinden
yararlanılır.
Hindistan’da konuşulan diller: Hindistan’da 845 ayrı
dil ve lehçe vardır. Resmi dil Hintçe’dir. en eski dil ise Sanskritçedir.
https://www.youtube.com/results?search_query=hindistan+miza%C3%A7
......................................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................................
1. konu: Vikingler ++
Soru: Safraviler ya da balgamiler hangi besinleri ihtiyacına göre hangi besinlerle dengelerlerdi?
Soruma cevap: Vikingler asli mizacı safravi oldukları için, bazı kadınları ve adamları esir edip kendilerine kattılar başka kavimlerden.
Savaşçı, Akıncı, talan yapan, saldırı yapan vikingler'in yaş ortalaması 27. 30'u 40'ı gören pek olmuyor. Adamlar zırhsız, deri bozuk, tatarlar gibi (onlar da kendi bölgelerinin safravisi), moğollar gibi, savaşçı bir millet oldukları için ölüm onlar için eğlence. Ölmedikleri zaman kendilerine kızıyorlar. Akşama kadar savaşıp ölüp tekrarlı dirilip, hatta cennettede ölüp (onların cennet anlayışı öyle 😅) kızarmış et yiyip bira içecekler, eğlenecekler. Böyle bir kafa yapısına sahip millet fazla uzun yaşamaz 😅 tarih sahnesinde de çok fazla duramamışlar. Ama çok büyük etkiler yapmışlar. O toplumun safravi olanları çabuk ölümler yaşamış😅 burada safravi bir anlayışın ne kadar kısa süreli, hızlı ve etkili kısa sürüyor olacağını da görmüş oluyoruz.
👉🏻Geriye de balgamileri kaldığı için, bugünkü norveç, iskandinavya ülkelerine dikkat edin, adamlar buz gibi toprakların içerisinde kereste ticareti yapıyorlar. Genel kırtasiye malzemesi yapıyorlar. Meşhur markalar o tarafların ürünleridir. Daha sonrasında ticari kafaya sahip olanlar ayakta kalmış. Kişi başı gelirlerini hesap ettiğimiz zaman, bugün Türkiye'de bir köyü geçindirecek olan miktarı kazanıyorlar ticari zekaları yüzünden. Orada hayvancılık çok az olduğu için istedikleri gibi hayvan kesip yiyemiyorlar.
Vikingler'in İngiltere'ye Fransa'ya İspanya'ya, Arabistana, taa İstanbul'a kadar gelmişler. Oralara kadar akın yapmalarının sebebi, bir saatten sonra ortaçağ dönemlerinde, 1000'li, 1200'lü yıllarda, İslam dünyası altın çağını yaşarken, konup köksalmak istedikleri toprak arayışı olmasından sebep, çok harcıalem besleniyorlardı. Yulaf gibi, ormanlardan toplanan meyveler gibi, karasal bölgelerindeki al hayvanları, en çok da balık.
-----------------
Not: Robin Hood kitabını mustafa aliye okurken farkettim ki, orda da wikinglerden normanlar (safravi olanlar) ingiltereye de musallat olmuşlar...
-----------------
Önceki diğer öğrencilerin grup çalışmaları ve şahsi çalışmalardan alıntılar:
https://www.youtube.com/watch?v=pPBptT1D5T4
Vikingler - Hocanın Ses Kayıtları:
Tarihe kazaklar olarak geçen, Bugün bizim Kafkas kazaklar, türki kazaklar değil. Rus kazakları. Bunlar tolstoy'un kazaklar adlı eserinde, şolohıov'un don hikâyelerinde, taras bulba filmi ve kitabında; bunların bütün mizacı özellikleri tarihsel bağlamda anlatılır.
Kazaklarla vikingler'in hakeza oradan aşağı inen slav ırklarının mizacen benzer özellikleri vardır.
Vikingler'de iki ana mizaç unsuru vardır.
Balgami. Onlar daha çok Norveç nordist denilen toplumun sanatkar olan, ahşap işlerini yapan, diğer silahçıların kılıçlarını, silahlarını, baltalarını, iş elbiselerini ve zırhlarını yapan ve aynı toplumun
Safravi olan kesimleri de akınlara savaşlara çıkan mizaçlardır.
Vikingler'de bariz iki mizaç var benim bugüne kadar tespit edebildiğim. Safravi ve balgami. Bunların beslenme özellikleri mutlaka vardır.
Balgami olan Vikingler muhtemelen topraktan daha çok tahılla beslendikleri için, mizaçlarını balgama yönlendirilmişlerdir. Neden? O soğuk iklimden sebep, soğuk iklimden dışarıya çıkamıyor. Ama safravi olanlar omega 3'ten sebep balıklarla, haşir neşir oldukları için de vücutları ayrıca ısınmıştır, bizim karadenizliler gibi. Ve safravi inatlarından sebep ölüme dahi koşa koşa gitmişlerdir. Yalnız şunu unutmayın ki hiçbir Viking bizim karadenizlilerin eline su dökemez. Çünkü bizim Karadeniz toplumu müslümandır.
2 tane hılt var. Bunlardan bir tanesi safravi hılt. Vikingler'in o kısmı kızıl saçlı. Mizacı safra olanın en belirgin özelliği kızıl saç ve kızıl sakallı olmasıdır. Ve onlar hareketli insanlardır. Tarihsel süreçlerine göre akınlara ve savaşlara giderler. Bizim de meşhur kızılımız vardır. Akdeniz'i kendisi gör eylemiştir. O bir kaptanı deryadır. Avrupa'da çocuklarını uyutmak için öyle korkuturlarmış, korsan kızılsakal geliyor diye. Avrupa tarihine geçmiş meşhur korsan kızıl sakal, kendisinin hatıratı vardır 2 cilt. O şahsın veya öyle bir mizaca sahip komutanın neler yapabileceğini siz de görürsünüz.
Bu vikingler'in belirli bir kısmı ... akınlar rağmen daha sonra kendi topraklarına çekildiler fakat Rusya karasına çıkanlar orada belirli prensipler kurdular.
Yerleşik olanlar balgami olanlardı. Fakat kendi içlerinden de sürekli kız alıp verdikleri için, muhtemelen karışmış olan DNA lar yani cibilliyetli mizaçlar vardı. Uzun bir müddet sonra Rusya steplerinde kendi coğrafya torunları başka bir şekil aldılar.
(Korsan kızıl sakal Barbaros Hayrettin paşa)
Tarihçilerine bakacak olursak iki grup var.
Bir grubu akınlar yapan savaşçı olanlar. Onlar uzun yıllar İngiltere kıyılarına sürekli istilalara akınlara gitmişler.
Bir grup var yalnızca göçebe gibi gidip Avrupa'ya yerleşip Rusya'da 16 yüzyıla kadar bir medeniyet kuranlar. Vikingler'de bariz olan iki tane hılt var.
-----------------
İskandinavya kadınınlarının güzelik sırları :) https://onedio.com/haber/soguk-ve-sert-iklime-ragmen-bebeksi-ciltleriyle-kiskandiran-iskandinav-kadinlarindan-13-guzellik-sirri-803933
1. konu: Vikingler
Kısaca tarihleri:
IX. ve X. yüzyıllarda parlayan İskandinav halklarıdır. Adları «deniz savaşçıları» anlamına gelen Vikingler, aslında iki ulusa, yani Varyaglar ile Normanlar´a mensup insanlardır.
İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış, IX. yüzyılda Karadeniz´e, hattâ İran´a kadar uzanmışlardı. Bunların çoğu Rusya´da, Novgorod ve Kiev´de yerleştiler, barışçı ticaret erbabı olarak ipek karşılığında kürk ve köle alışverişi yaptılar. Bunların içinden prens Ryurik Hanedanı Rusya´da XVI. yüzyıla kadar hüküm sürdü.
Normanlar
Danimarkalı ve Norveç´ti olan Normanlar («kuzey adamları») batıya doğru denizleri fethe giriştiler. Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar İzlanda´yı, Grönland´ı ve Kanada kıyılarını ele geçirerek sömürgeleştirdiler. Pruvası ejderha başı biçiminde olan, yelkenle ve kürekle yol alan, dibi hemen hemen düz, uzun teknelerin Büyük Britanya´ya çıktılar, zengin manastırları yağmalayarak, ağır fidyeler alarak her yere korku ve dehşet saldılar. Aynı hızlı akın tekniği anakarada da uygulandı. (Safravi özellikler.)
Sen Irmağı boyunca denizden yukarı çıkan Normanlar, biri 845´te, diğeri 885´te iki kere Paris´e saldırdılar. Luvar vadisi, Bordeaux, Toulouse, Lizbon, Sevilla, hattâ İtalya bile onların saldırısına uğradı (Robert Guiscard, XI. yüzyılda Sicilya´yı ele geçirecektir). 911 yılında başkan Rollon, sonraları Normandiya adını alan bölgeye yerleşti ve yüz yıl kadar sonra buradan kalkan Fatih William I İngiltere´nin fethine girişti.
İki yüzyıl kadar Avrupa´ya egemen olan bu Vikingler sanıldığı kadar yırtıcı insanlar mıydı? Bu putatapar savaşçı insanların saldırısından ödleri patlayan keşişlerin yazdığı hikâyelere fazla inanmamak gerekir. Sağa adı verilen kahramanlık destanları, onların savaşlardaki başarılarını anlatır; bu destanlar ve bıraktıkları bazı sanat eserleri, Vikingleri tanımak için en iyi kaynaklardır.
Özgün Bir Uygarlık
Çok çabuk Hıristiyan olmalarına rağmen Vikingler, geleneksel inançlarını korudular. Gene Savaş Tanrısı o dine kurbanlar sunuyor, cinleri-perileri kutluyorlardı. Çok iyi örgütlendikleri için ülkelerinde merkezî monarşiler kurdular. Arkeolojik kazılarda çeşitli eşya (koşum, kızak, araba takımları), süs parçaları (tokalar, bilezikler, gümüş madalyon ve gerdanlıklar), silâhlar (kılıçlar, kargılar, baltalar) ortaya çıkarıldı; bunların üzerindeki ejderha, kuğu, at ve yılan motiflerinin büyülerle ilişkili bir anlamı olduğu sanılır. Tahkim edilmiş Viking köylerinin sokakları odun döşeliydi; bu köylerde kumtaşından ve granitten yapılmış, üzeri yazılı ve resimli mezar taşları bulundu.
Derebeyliğin Güçlenmesi
Viking yayılmasının sonuçlarından biri Avrupa´da derebeyliğin güçlenmesi oldu. Gerçekten sürekli tehdit karşısında krallar, soyluları kendi topraklarında kendi silâhlarıyla savunmakta ve köylüleri, tahkim edilmiş yerlerde korumakta serbest bıraktılar. Böylece derebeyler bağımsızlığa yöneldiler ve krallık karşısında güçlerini artırdılar.
Arkeolojik Yerler
En önemli araştırmalar Oseberg´de (Norveç) ve Jelling´deki (Danimarka) bir kral mezarlığında gerçekleşti. Eski Tralleborg ve Jutland kalelerinde, Hedeby köyünde Viking yapı tekniği ortaya çıkarıldı.
.................................................
1. Vikingler - Çalışma:
İskandinav ülkelerinin çevresinde; Kuzey Avrupa’da Baltık, Norveç, Atlas Okyanusu ve Barents Denizleriyle çevrilidir.
İskandinavya: İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya’yı içine alan yarımadanın bütününe verilen ad.
Bu ülkelerin insanlarının özelliklerinin, geçmişten bu güne savaşçı, sömürgeleştiren bir toplum olmaları dikkatimi çekti. Bu özelliklere sahip olmaları bana ateş mizaçlı hatta mizaçlarındaki ateş elementinin galebe geldiği ihtimalini düşündürdü. Zira safravi kimseler bedenlerindeki sıcaklıktan dolayı, askerlik, emir-komuta işlerine yatkındırlar.
Fakat İskandinav ülkeleri soğuk ve sert iklime sahip. İklimi soğuk olan ülkelerin insanları sıcak mizaçlı olur mu bilemedim. (olur) Belki de hâl mizaçlarında safravilik vardır. Kendilerini besinlerle, yağlarla, sahunalarla da ısıtıyorlar. Zaten ekonomik düzeyleri (başta Norveç) çok iyi olup, psikolojisi çökük, intihar düzeyi yüksek ülkeler..
Bu soğuk ülke insanları ikliminin kuruluğundan korunmak ve toksin atımını kuvvetleştirmek için sahunaya önem veriyor. Bununla birlikte soğuğa karşı ısıtıcı yağlar kullanıyorlar. İskandinavya'da bazen hiç hava kararmıyor veya aydınlanmıyor. Coğrafyanın bu olumsuz koşulları, uyku düzenleri ve ruh hallerindeki gelditler olabileceği için eksta uykularına dikkat ediyorlar. Kısacası yaşam şartlarını ve ne yapmasını gerektiklerini iyi biliyorlar.
Ayrıca İskandinavya yarımadasının kıyıları girintili-çıkıntılı. Mesela buralarda yaşayan insanlar da tıpkı karadenizli insanlar gibi, oranın engebeli coğrafyasına uygun fiziki özellikleri olması gerekir diye düşündüm.Yine safravi mizaç olma ihtimalleri geldi aklıma...
Genel olarak İskandinavya'nın mizacı soğuk-ıslak. İnsanları ise çoğunlukla, açık tenli, sarışın veya kızılımtrak. Bütün Avrupa'yı yakmaları soğuk kanlı, balgamiliklerinden; savşçı olmaları yönüyle ise safravilikleri dikkatimi çekti.
Beslenmeleri: Denizcilik çok yaygın olduğundan bol bol deniz ürünlerini tüketiyorlar. Soğuk-ıslak mizaca sahip olan balıkları, tereyağı gibi besinlerle bir derece ısıtabilirler. Baharat fazla tüketmiyorlarmış. Neden acaba? Baharat tüketimine ihtiyacı olsa gerek insanlarının. Hava koşullarının soğuk ve nemliliğinden dolayı kalorisi yüksek yiyecekler tüketiyorlar. Yine sebze ve kırmızı et, bilhassa domuz ve tavuk eti tüketiyorlar.
Okuduklarımdan anlayabildiğimi aktardım. Okuduklarımın doğruluğu tartışılabilir. Çok fazla bilgi bulamadım açıkçası. Ama bu ülkelere dair zihnimde genel bir profil oluştu diyebilirim iyi-kötü. İlk ders ödevim olduğu için, saçmalama şansımı da kullandım hocamızdan aldığım yüzle :) Doğrusunu her yönüyle hocamdan dinlemek isterim :)
..........................................................................................
ASİSTANLAR GRUBU GİRİŞ
Kavimlerin mizacı, daha sonra ruhsal hastalıkların mizacı olamak üzere iki konu üzerinden çalışmalar yapılacak.
Birinci kısımda kavimlerin mizacı işlenecek. Örneğin; wikingler. Wikinglerin kavim mizacını araştırmanız için önce coğrafyasından, beslenmesinden, iklim mizacından, toprağına varana kadar...
Örneğin İngiltere soğuk ıslak yapıya sahip. Sürekli yağmur yağıyor. Her alandan mizacı tarayacaksınız. Beslenmesi çok mu soğuk? Nasıl beslenirler?
Mesela Hindistan kavmini araştırırken göreceksiniz ki, baharat ağırlıklı sıcak - kuru besleniyorlar. Toprak, cibilli kısmını bulmak için fiziki özelliklerine bakacaksınız. Bunlar gibi birçok etken var mizaç bulmada. (Çok önemli, sadece toprağının yapısına, verdiği mahsüllere bakarak, o bölgenin insanı mizacı hangi gıdalarla besleniyor, buna bakarak mizacı bulunabilir.)
Anne-baba mizacı, toprak (vatan) mizacı.
👉🏼Verilen dökümanlar üzerinden, her biriniz en az bir paragraflık veya 1 sayfalık, "benim tahminimce şu toplumun, şu milletin mizacı şudur. Sizi yorum yapma seviyesine çıkarmak içindir asistanları grubu.
Cinsiyet, kavim, organ ve yaş mizacı.
...
NOTLAR:
[13.08.2021 22:18] Sakine Güneş: Asistanlar yeni grup ödev yorumu mısır ve inkalar
[13.08.2021 22:24] Sakine Güneş: İnsanda mizaç değişimine etkiler:
Hicret, evlenmeler ve diğer şeyler.
Mesela uygur milleti aslen safra mizaçlı olup, dünyanın farklı yerlerinde yaşadıkça göz şekilleri dahi değişiyor. Mesela daha çekik göz, daha yuvarlak göze dönüyor.
Mesela Afrika kökenli bir aile, iskandinavyada yaşamaya başladı, 3-4-5 nesil sonra renk değişimi yaşıyor.
Mesela Hayati İnanç Hoca aslen Habeş kökenliydi. Kendi dedesinin gözlerinin ve dişlerinin akı gözükürdü. Ama Hayati İnanç Hoca beyaz.
[13.08.2021 22:28] Sakine Güneş: Arap İsrail toplumunun birbirinden bu kadar farklı olmasının sebebi inanışlar ve tahrifat.
İnanışlardaki değişiklikler insanın huyuna dahi yansır.
İnsanın İslamiyeti kabul etmeden önceki simasıyla, islamiyeti kabul ettikten sonraki siması dahi çok farklı oluyor.
[24/2 15:29] Sakine Güneş: Kutuplar: Soğuk ve ıslak
2 Tundralar: Soğuk ve kuru
3 Dönenceler: Sıcak ve ıslak
4 Ekvatoral bölge: sıcak ve kuru
[24/2 15:30] Sakine Güneş: KUTUP BÖLGESİNDE YAŞAYANLAR
Tarıma elverişli olmayan bu bölge burada yaşayan insanların bitkisel besinleri alamamalarına sebep olur. Kutup dairesi insanları gıdalarını deniz ürünlerinden ve yılın belirli dönemlerinde avladıkları göçmen deniz kuşlarından temin ederler. Bu tekdüze beslenme ve kısıtlı ve etkisiz yaz dönemleri bin yıllar boyunca o bölgenin insanını safravi hale getirmiştir.
[24/2 15:33] Sakine Güneş: 🌟 Sadece et ve balık ürünleriyle veya bunlarla ağırlıklı beslenenlerde (tarım ürünleri yetişmiyorsa), vücuttan nem oranı sağlanamadığından, kişiler genellikle safravi oluyorlar.
Bedendeki kuruluk ve sıcaklıktan dolayı boy uzaması görülmüyor onlarda.
[24/2 15:51] Sakine Güneş: 👉🏻Kutuplar ve kutup dairesi:
Kutup noktaları kuzey ve güney bölgelerinde güneş ışınlarından en az şekilde istifade eden bölgeler olmaları sebebiyle yılın yarısını gece diğer yarısını ise gündüz olarak geçirmekle birlikte en soğuk bölgeleri olarak bilinirler. Burada yaşam ve insan nüfusu oldukça azdır.
Kutup noktası ve kutup daireleri toprak üstünü örten buz katmanları sebebiyle tarıma hiç elverişli değildir.
Tarıma elverişli olmayan bu bölge burada yaşayan insanların bitkisel besinleri alamamalarına sebep olur. Kutup dairesi insanları gıdalarını deniz ürünlerinden ve yılın belirli dönemlerinde avladıkları göçmen deniz kuşlarından temin ederler. Bu tekdüze beslenme ve kısıtlı ve etkisiz yaz dönemleri bin yıllar boyunca o bölgenin insanını safravi hale getirmiştir.
Kutup dairesi insanlarının dışarıdan aldıkları deniz ürünleri aşırı omega yağı yüklemesi sebebiyle mizaçlarında safra hıltının artmasına sebep olmuştur.
🌟SOR
Girift mizacı size daha sonra izah edeceğiz.
Uzun boylu balgami olur. Özellikle İskandinav milletleri hem safravi hem balgam olabiliyorlar. Bunları asistanlar grubunda göreceğiz. Ataları Viking olanlar bu tip olabiliyor.
Almanya'da da boyları uzun olup balgami olabiliyorlar.
Asli mizacı safra olup sonradan balgam olanlar,
Aslı mizacı demevi olup, balgami olan,
Asli mizacı sovdavi veyahut da tekrar balgami olup, balgami olan insanlar vardır.
Bu tam tersi de geçerlidir. Yani asli mizacı balgam olup sonradan safra olanlar vardır bunlara girift mizaç denir.
Su grubunun ticari zekaları. Onlar bu sabırla her şeyi yaparlar.










Yorumlar
Yorum Gönder